Adem Amca, benim babam bir canavar!
Geçenlerde bir dostum, 6 yaşındaki kızını getirdi yanıma… “Hocam, çocuk son bir haftadır geceleri sanki ‘cin çarpmış gibi’ uyanıyor, korku içinde bağırarak ağlıyor.” dedi.
Biraz sordum soruşturdum… Problemin nereden kaynaklanmış olabileceğini algılamaya çalıştım ama belirgin hiçbir şey de yoktu ortada…
Gayet düzenli, tertipli bir aile ortamı vardı çocuğun. Beyefendi bir baba ve hanımefendi bir anne ile yaşıyordu…
Oturduk bu küçük hanım ile sohbet etmeye başladık…
Görüşme ilerledikçe şaşkınlığım arttı… Çünkü çocuk, babasından korkuyordu… Rüyasında babasını gördüğü gecelerde korku ve dehşet içinde uyanıyordu…
Hâlbuki yıllardır tanıdığım bu arkadaşım, çok şefkatli bir beyefendiydi… Karıncaları bile incitmekten kendini alıkoyan birisiydi… Baba olarak da imrenilecek güzelliklere sahip bir insandı…
Şaşırdım… Hem de çok…
Babasının bir kâbus gibi geceleri neden rüyasına girdiğini anlamak için çocuğun ruhunun derinliklerine doğru bir göz attığımda, şaşkınlığım daha da arttı…
“Pes yani” dedim…
Alın size ülkemizdeki eğitim anlayışından bir manzara, ister gülün ister ağlayın…
Bu çocuğun gittiği bir anaokulu var… Bu okulda trafik kurallarının öğretildiği bir derste öğretmen, çocuklara hitaben “Ülkemizde trafik canavarları yüzünden birçok insan ölüyor, birçok çocuk da babasız kalıyor.” deyince, çocuklardan biri “Trafik canavarı nasıl oluyor öğretmenim?” diye sormuş.
Öğretmen de cevap vermiş: “Trafik canavarları çok iyi bir insan gibi görünüyorlar, ancak arabaya bindikleri sırada birdenbire trafik canavarı oluyorlar ve hızlı gitmeye başlıyorlar. Sanki birilerini öldürmek için uğraşıyorlar.”
Üstüne üstlük bir de hızlı gitmenin ne demek olduğunu göstermek için arabanın kilometre sayacını öğretmiş çocuklara: “Eğer bir arabanın hız çizgisi şurayı geçiyorsa o kişi trafik canavarı oluyor.”
Sonra trafik canavarının sembolünü göstermiş… Hani şu yuvarlak bir levha içinde dişleri dışarı çıkmış, saçları dik dik duran ve üzerine de bir çizgi atılmış iğrenç resmi…
Tabii bu değerli öğretmen hanım iyi niyetli… Amacı, hız yapan anne babalara çocuklar vasıtası ile bir mesaj iletmek ve ülkemizdeki trafik sorununun çözümüne bir katkı sunmak… Ama kullandığı yöntem, korku ve şiddet…
Aslında sorun öğretmende değil…
Trafik kazalarını “bir terör” olarak nitelendiren ortak akıl tutulmasına yakalanmışız… Trafiği terör gibi görürsek, mücadelemiz de şiddet üzerine kurgulanır…
Bakın, trafikteki düzensizliği engellemek için kullanılan sembole… Korkunç bir adam… Dişler vampir gibi… Gözler yerinden fırlamış sanki…
Amaç nedir bu resimde? Trafikte kurallara uymayanlara dönük bir nefret oluşturmak toplumda… Ve böylece insanları trafik kurallarına uymalarını sağlamak...
Bu aklı ortaya atanlar hayatlarında hiç mi pedagoji kitabı okumamış acaba? Davranış değişikliği oluşturmak için şiddet ve nefret unsurlarını kullanmanın yeni yeni problem alanları oluşturabileceğini hiç mi düşünmez bu konuda söz sahibi olan kurumlar…
Hiçbir pedagojik değeri olmayan bu sembolün okullarda, yollarda, televizyonlarda kullanılması ne kadar üzülecek bir durumdur…
Bütün bunlar ülkemizin acınacak pedagojik tümörleri… Toplumsal dokumuza derinden derine tesir ediyor ama farkında değiliz…
Neyse…
Çocuk ne oldu diye düşünüyorsunuz değil mi?
Böylesi durumların çözümü bir-iki günde olmuyor maalesef… Birkaç haftayı bulabiliyor, bazen de birkaç ayı...
Biz şimdilik küçük hanımla babasının bir “canavar” olmadığını hissettik…
Ancak babası canavar olmasa da etrafta birçok canavarın var olduğuna hâlâ inanıyor… İnanıyor, çünkü her yerde “Trafik canavarına dikkat!” diye levhalar asılı… Sayın yetkililer ve özellikle Karayolları Genel Müdürlüğü, yollardaki trafik canavarlarını ne zaman kaldıracaksınız acaba?
Yorumlar
Yorum Yap!
Adem Amca, benim babam bir canavar!
Geçenlerde bir dostum, 6 yaşındaki kızını getirdi yanıma… “Hocam, çocuk son bir haftadır geceleri sanki ‘cin çarpmış gibi’ uyanıyor, korku içinde bağırarak ağlıyor.” dedi.
Biraz sordum soruşturdum… Problemin nereden kaynaklanmış olabileceğini algılamaya çalıştım ama belirgin hiçbir şey de yoktu ortada…
Gayet düzenli, tertipli bir aile ortamı vardı çocuğun. Beyefendi bir baba ve hanımefendi bir anne ile yaşıyordu…
Oturduk bu küçük hanım ile sohbet etmeye başladık…
Görüşme ilerledikçe şaşkınlığım arttı… Çünkü çocuk, babasından korkuyordu… Rüyasında babasını gördüğü gecelerde korku ve dehşet içinde uyanıyordu…
Hâlbuki yıllardır tanıdığım bu arkadaşım, çok şefkatli bir beyefendiydi… Karıncaları bile incitmekten kendini alıkoyan birisiydi… Baba olarak da imrenilecek güzelliklere sahip bir insandı…
Şaşırdım… Hem de çok…
Babasının bir kâbus gibi geceleri neden rüyasına girdiğini anlamak için çocuğun ruhunun derinliklerine doğru bir göz attığımda, şaşkınlığım daha da arttı…
“Pes yani” dedim…
Alın size ülkemizdeki eğitim anlayışından bir manzara, ister gülün ister ağlayın…
Bu çocuğun gittiği bir anaokulu var… Bu okulda trafik kurallarının öğretildiği bir derste öğretmen, çocuklara hitaben “Ülkemizde trafik canavarları yüzünden birçok insan ölüyor, birçok çocuk da babasız kalıyor.” deyince, çocuklardan biri “Trafik canavarı nasıl oluyor öğretmenim?” diye sormuş.
Öğretmen de cevap vermiş: “Trafik canavarları çok iyi bir insan gibi görünüyorlar, ancak arabaya bindikleri sırada birdenbire trafik canavarı oluyorlar ve hızlı gitmeye başlıyorlar. Sanki birilerini öldürmek için uğraşıyorlar.”
Üstüne üstlük bir de hızlı gitmenin ne demek olduğunu göstermek için arabanın kilometre sayacını öğretmiş çocuklara: “Eğer bir arabanın hız çizgisi şurayı geçiyorsa o kişi trafik canavarı oluyor.”
Sonra trafik canavarının sembolünü göstermiş… Hani şu yuvarlak bir levha içinde dişleri dışarı çıkmış, saçları dik dik duran ve üzerine de bir çizgi atılmış iğrenç resmi…
Tabii bu değerli öğretmen hanım iyi niyetli… Amacı, hız yapan anne babalara çocuklar vasıtası ile bir mesaj iletmek ve ülkemizdeki trafik sorununun çözümüne bir katkı sunmak… Ama kullandığı yöntem, korku ve şiddet…
Aslında sorun öğretmende değil…
Trafik kazalarını “bir terör” olarak nitelendiren ortak akıl tutulmasına yakalanmışız… Trafiği terör gibi görürsek, mücadelemiz de şiddet üzerine kurgulanır…
Bakın, trafikteki düzensizliği engellemek için kullanılan sembole… Korkunç bir adam… Dişler vampir gibi… Gözler yerinden fırlamış sanki…
Amaç nedir bu resimde? Trafikte kurallara uymayanlara dönük bir nefret oluşturmak toplumda… Ve böylece insanları trafik kurallarına uymalarını sağlamak...
Bu aklı ortaya atanlar hayatlarında hiç mi pedagoji kitabı okumamış acaba? Davranış değişikliği oluşturmak için şiddet ve nefret unsurlarını kullanmanın yeni yeni problem alanları oluşturabileceğini hiç mi düşünmez bu konuda söz sahibi olan kurumlar…
Hiçbir pedagojik değeri olmayan bu sembolün okullarda, yollarda, televizyonlarda kullanılması ne kadar üzülecek bir durumdur…
Bütün bunlar ülkemizin acınacak pedagojik tümörleri… Toplumsal dokumuza derinden derine tesir ediyor ama farkında değiliz…
Neyse…
Çocuk ne oldu diye düşünüyorsunuz değil mi?
Böylesi durumların çözümü bir-iki günde olmuyor maalesef… Birkaç haftayı bulabiliyor, bazen de birkaç ayı...
Biz şimdilik küçük hanımla babasının bir “canavar” olmadığını hissettik…
Ancak babası canavar olmasa da etrafta birçok canavarın var olduğuna hâlâ inanıyor… İnanıyor, çünkü her yerde “Trafik canavarına dikkat!” diye levhalar asılı… Sayın yetkililer ve özellikle Karayolları Genel Müdürlüğü, yollardaki trafik canavarlarını ne zaman kaldıracaksınız acaba?