Anne karnındaki bebeğin yaşam hakkını kim savunacak?
Son günlerdeki kürtaj tartışmaları toplumu ikiye böldü. Büyük çoğunluk, kürtaja karşı çıkıyor ve çocuğun “yaşam hakkı”nı savunuyor. Diğer bir kesim ise kürtaja “kişisel tercih” olarak bakıyor ve “İster kürtaj olurum, ister olmam. Kim benim kişisel tercihime karışabilir ki?” diyor.
Acaba öyle mi? Kürtaj bir kişisel tercih midir?
‘Kürtaj kişisel bir tercihtir’ diyenler ciddi bir yanılgı içindedir. Zira kürtaj olmaya karar veren bir kadının kişisel tercihte bulunduğu yer her ne kadar kendi bedeni gibi görünse de, aslında üzerinde işlem yapılan beden henüz doğmamış olan bir başka insanın bedenidir…
Bu doğru bir bakış açısı olamaz. Böyle bir bakış açısı insani değerlere uymaz. Kimse bir başka bedenin üzerinde tasarrufta bulunmak için söz hakkı isteyemez…
Aslında bugün tartışmalar bir sonuçtur… Ve ortada görünen sorun da bir kürtaj sorunu değildir. Sorunumuz, “duyarsızlaşma” sorunudur…
Kenara çekilin lütfen ve İstanbul’u seyreder gibi kürtaj tartışmalarını seyredin. Göreceksiniz ki ortada yatan cesedin adı “duyarsızlık” ve “ben merkezci” yaşam sorunudur.
Doğacak çocuğun kendi yaşamını daraltacağını düşünen bir kadın, yaşamını daraltacağını düşündüğü kişinin bedeni üzerinde operasyon yaptırmaya hakkı olduğunu düşünüyor.
Her ne kadar “Kürtaj yasak kalsın da tecavüze uğrayan bir kadın, tecavüzcüsünün çocuğunu mu dünyaya getirsin?” diyenler, farkına varmadan kendileri de bir başkasının yaşam hakkına tecavüzde bulunuyorlar…
Bu, duyarlılığımızı kaybettiğimizin resmidir, kürtaj resmi değil… Bir bebek anne karnından alınırken, onun canının yanacağı ve korkabileceği düşünülmüyor…
Gelişen teknoloji artık anne karnındaki bebeği çok yakından izleyebiliyor… Bu izlemeler sonucunda görüldü ki çocuk sadece fiziksel olarak değil, DUYGUsal olarak da anne karnında varlığını devam ettiriyor… Mesela, annesi sevinen bir bebeğin dudakları gülme pozisyonuna geliyor ve tebessüm ediyor… Annesi üzgün olan bir bebeğin de gözyaşı çıkıyor…
Kasaptaki bir et parçası değildir cenin, o yaşıyor, gülüyor, seviniyor, üzülüyor, ağlıyor, hatta dışarıdan bir müdahale olursa canı acıyor, tepki veriyor…
İngiliz kadın hastalıkları ve doğum uzmanları kuruluşu The Royal College of Obstetricians and Gynaecologists (RCOG), çocuğun anne karnında acıyı hissedip hissetmediği ile ilgili yaptığı çalışmalarda, henüz dünyaya gelmemiş olsalar da ceninin acıyı duyduğunu ortaya koymuştur.
RCOG’da yapılan bu çalışmada her ne kadar çocukların 24 haftalık olduktan sonra acıyı net olarak duyduğunu ortaya koysa da, sahada yapılan diğer çalışmalar da göstermektedir ki anne karnındaki yaşamın daha ilk haftalarından itibaren cenin acıya karşı duyarlıdır…
Amerika’da bazı eyaletlerde anne karnındaki çocuk 10 haftalıktan itibaren bir Amerikan vatandaşı kabul edilmekte ve onun zarara uğratılmasını bazı eyalet mahkemeleri suç olarak değerlendirmektedir…
Aslında ülkemizdeki kürtaj tartışmalarına biraz da bu açıdan bakmak gerek…
Kürtaj konusundaki temel soru şudur: Anne karnındaki bebeğin sahibi anne midir? Ve onun üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunabilir, gerekirse ölümüne, gerekirse yaşamına karar verebilir mi?
Yoksa o bebeğin kendisine ait bir yaşam hakkı var da o hak gerekirse kanunlarla garanti altına mı alınmalıdır?
Yazarın 4 Haziran 2012 tarihli yazısıdır.
Yorumlar
Yorum Yap!
Anne karnındaki bebeğin yaşam hakkını kim savunacak?
Son günlerdeki kürtaj tartışmaları toplumu ikiye böldü. Büyük çoğunluk, kürtaja karşı çıkıyor ve çocuğun “yaşam hakkı”nı savunuyor. Diğer bir kesim ise kürtaja “kişisel tercih” olarak bakıyor ve “İster kürtaj olurum, ister olmam. Kim benim kişisel tercihime karışabilir ki?” diyor.
Acaba öyle mi? Kürtaj bir kişisel tercih midir?
‘Kürtaj kişisel bir tercihtir’ diyenler ciddi bir yanılgı içindedir. Zira kürtaj olmaya karar veren bir kadının kişisel tercihte bulunduğu yer her ne kadar kendi bedeni gibi görünse de, aslında üzerinde işlem yapılan beden henüz doğmamış olan bir başka insanın bedenidir…
Bu doğru bir bakış açısı olamaz. Böyle bir bakış açısı insani değerlere uymaz. Kimse bir başka bedenin üzerinde tasarrufta bulunmak için söz hakkı isteyemez…
Aslında bugün tartışmalar bir sonuçtur… Ve ortada görünen sorun da bir kürtaj sorunu değildir. Sorunumuz, “duyarsızlaşma” sorunudur…
Kenara çekilin lütfen ve İstanbul’u seyreder gibi kürtaj tartışmalarını seyredin. Göreceksiniz ki ortada yatan cesedin adı “duyarsızlık” ve “ben merkezci” yaşam sorunudur.
Doğacak çocuğun kendi yaşamını daraltacağını düşünen bir kadın, yaşamını daraltacağını düşündüğü kişinin bedeni üzerinde operasyon yaptırmaya hakkı olduğunu düşünüyor.
Her ne kadar “Kürtaj yasak kalsın da tecavüze uğrayan bir kadın, tecavüzcüsünün çocuğunu mu dünyaya getirsin?” diyenler, farkına varmadan kendileri de bir başkasının yaşam hakkına tecavüzde bulunuyorlar…
Bu, duyarlılığımızı kaybettiğimizin resmidir, kürtaj resmi değil… Bir bebek anne karnından alınırken, onun canının yanacağı ve korkabileceği düşünülmüyor…
Gelişen teknoloji artık anne karnındaki bebeği çok yakından izleyebiliyor… Bu izlemeler sonucunda görüldü ki çocuk sadece fiziksel olarak değil, DUYGUsal olarak da anne karnında varlığını devam ettiriyor… Mesela, annesi sevinen bir bebeğin dudakları gülme pozisyonuna geliyor ve tebessüm ediyor… Annesi üzgün olan bir bebeğin de gözyaşı çıkıyor…
Kasaptaki bir et parçası değildir cenin, o yaşıyor, gülüyor, seviniyor, üzülüyor, ağlıyor, hatta dışarıdan bir müdahale olursa canı acıyor, tepki veriyor…
İngiliz kadın hastalıkları ve doğum uzmanları kuruluşu The Royal College of Obstetricians and Gynaecologists (RCOG), çocuğun anne karnında acıyı hissedip hissetmediği ile ilgili yaptığı çalışmalarda, henüz dünyaya gelmemiş olsalar da ceninin acıyı duyduğunu ortaya koymuştur.
RCOG’da yapılan bu çalışmada her ne kadar çocukların 24 haftalık olduktan sonra acıyı net olarak duyduğunu ortaya koysa da, sahada yapılan diğer çalışmalar da göstermektedir ki anne karnındaki yaşamın daha ilk haftalarından itibaren cenin acıya karşı duyarlıdır…
Amerika’da bazı eyaletlerde anne karnındaki çocuk 10 haftalıktan itibaren bir Amerikan vatandaşı kabul edilmekte ve onun zarara uğratılmasını bazı eyalet mahkemeleri suç olarak değerlendirmektedir…
Aslında ülkemizdeki kürtaj tartışmalarına biraz da bu açıdan bakmak gerek…
Kürtaj konusundaki temel soru şudur: Anne karnındaki bebeğin sahibi anne midir? Ve onun üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunabilir, gerekirse ölümüne, gerekirse yaşamına karar verebilir mi?
Yoksa o bebeğin kendisine ait bir yaşam hakkı var da o hak gerekirse kanunlarla garanti altına mı alınmalıdır?
Yazarın 4 Haziran 2012 tarihli yazısıdır.