Terapiye muhtaç terapistler
Geçen yıl yaz ayları idi… Bir hanımefendi telefon etmişti. Yorgun bir ses tonu ile “Hocam, çok kısa vaktinizi alacağım, bana birkaç dakikanızı ayırabilir misiniz?” diyerek yardım talep etmişti…
Böylesi çaresiz bir sesin sahibine “Hayır” diyemezdim. “Buyurun” diyerek kendisini dinlemeye başladım…
Telefondaki ses, öncelikle bu konuşmayı kendisi için değil, bir hanım arkadaşı için yaptığını söyledi. Arkadaşının psikolojisinin oldukça bozuk olduğunu, derdini tam anlatamayacağını düşündüklerinden dolayı ona yardımcı olmak istediklerini söyledi…
Anlatmaya başladı:
“Bayan arkadaşım 35 yaşında ve 10 yıllık evliliğinden 2 çocuğu var. Geçen yıla kadar mutlu bir aile ortamı vardı. Ancak geçen yıl arkadaşımın eşi, tanıştığı bir bayanla da nikâh kıymak istediğini belirterek arkadaşımızdan izin istemiş. Arkadaşım, böylesi bir talep karşısında şok geçirmiş ve evde kızılca kıyamet kopmuş. Ancak beyefendi ısrarla ve eşine şiddet uygulayarak bu durumu kabullendirmeye çalışmış. Durumu kabullenemeyen arkadaşım sonunda eşini evden kovdu.”
Bunları dinlerken, ülkemizde yaşanan aile dramları teker teker gözlerimin önünden film şeridi gibi geçmeye başladı...
Telefondaki ses devam etti:
“Hocam, arkadaşım yaşadığı bu haksızlığı sindiremedi ve sonunda ciddi bir depresyona girdi. Bizim toplantılarımıza katılamaz oldu. Bir hafta hiç yataktan kalkmadı. Çocuklarına yemek dahi yapmadı. Hayata küstü. Sonunda kendisini ziyaret edip durumunun iyi olmadığını, bir uzman desteği alması gerektiğini anlattık. Çevresi tarafından da tanınan bir aile oldukları için, tanıdık bir psikolog yerine uzakta bir yerde ve kendisini hiç tanımayacak biri ile görüştürmek istedik ve bir psikoloğa götürdük. Bayan arkadaşım birkaç hafta aksatmadan seanslara gitti. Hafif hafif toparlanır gibi oldu. Bir gün kendisini ziyarete gittiğimizde artık gününü yatakta geçirmediğini öğrendik ama yüzünde anlamsız bir HUZURSUZLUK hâli vardı. Gerginliği her hâlinden belli idi… Şimdiye kadar çocuklarına sesini dahi yükseltmemiş olan bu hanım, artık çocuklarını sopa ile dövmeye başladı.”
Tam bu sırada dayanamayıp araya girdim:
- Ama bir psikolog desteği almıyor muydu arkadaşınız?
- Evet hocam, psikolog ile görüşmeleri devam ederken olmuş zaten bu durum.
- Nasıl yani?
- Şöyle ki hocam… Arkadaşımızı götürdüğümüz psikolog, din ve dindarlara karşı çok önyargılı biriymiş. Arkadaşımızla yaptığı konuşmada ona, “Eşin seni terk edip başka bir kadına gitmiş. Sen ise hâlâ onun yasını tutuyorsun. Gençsin, sağlıklısın… Sana git bir başka adam bul demiyorum. Zaten başörtülü biri olduğun için bunu yapmazsın. Günümüzde teknolojik imkânlar çok. Gir internete, chat sayfalarında, Facebook’ta birileri ile konuş, sohbet et, yeni insanlar tanı, dikkatin dağılsın.” diye tavsiyede bulunmuş.
- “Bunu bir psikolog mu söylemiş?” diye şaşkınlığımı dile getirdim…
Aldığım cevap içime bir zehir gibi aktı: “Evet hocam, arkadaşımızı götürdüğümüz uzman böyle tavsiyede bulunmuş. Arkadaşımız da o andaki bozuk ruh hâliyle ne yapacağını bilememiş ve bir süre sonra bu tavsiyeye uymuş. Aradan günler geçmiş, internette yeni yeni insanlar tanımaya başlamış. Zaten duygusal bir boşluğun da içinde olduğu için bir kişinin güzel sözlerine kanmış. Onunla dostluğunu ilerletmiş. Telefonlaşmaya bile başlamışlar. Ama arkadaşım yaşadığı bu anormal durumu da bir türlü kendisine yakıştıramamış, içine sindirememiş… İçinde yaşadığı bunca çatışmaların üstüne bir de bu eklenince arkadaşımızın psikolojisi tamamen bozuldu. Çocuklarına karşı hırçın, saldırgan, tahammülsüz bir insan olup çıktı. Şimdi ise girdiği bu bataktan çıkamıyor, bize nasıl yardımcı olabilirsiniz?”
Açıkçası ne diyeceğimi şaşırdım…
Geçen hafta Isparta’daydım.
Süleyman Demirel Üniversitesi’nin düzenlediği “I. Ulusal Aile Danışmanlığı Çalıştayı”na katıldım… Bozulan aile kurumuna tedavi sunmak için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın çaba ve gayretlerini gördüm. Bakan Fatma Şahin, aileleri toparlamak için Aile Danışmanlığı kurumunu hayata geçirmeyi planlıyor… 450 saat eğitim alan kişilere “aile danışmanı” unvanı verilecek ve bu kişiler aile bireylerini terapi edecekler…
“Bu iş iyi para kazandırıyor” diyen herkesin danışman olmasına izin veren şu anki yasa beni ciddi şekilde kaygılandırdı… Kişilik zafiyeti olan, aile kurumuna inanmayan, geleneksel Anadolu aile yapısını bilmeyen ve eşi evden gitmiş kadına “Üzüleceğine git bir tane de sen bul!” diye tavsiyede bulunacak kişilerin sayısını artıracak diye endişelendim…
Umarım Bakan Şahin, bir anne hassasiyeti içinde bu konuya el atar ve terapist olacak kişileri seçerken “terapistin kişilik özelliği”nin de dikkate alınacağı bir sınav sistemini hayata geçirir…
Yoksa bırakın aile kurumunu kurtarmayı, ailelerin daha çok zarara uğramasına zemin hazırlanmış olur...