adem-gunes
Arama Yap
İletişim Duyuru

Bizim başarılı öğretmenlere ihtiyacımız yok
 278

Bizim başarılı öğretmenlere ihtiyacımız yok

Düşünün lütfen, bir ilköğretim çocuğuna 8 yılda matematik adına ne öğretilmeye çalışılıyor? Toplama, çıkartma, çarpma, bölme… Birazcık kesirler, birazcık da geometri… Ama gel gör ki lise son sınıfa gelmiş bir öğrenci bile dört işlemi hâlâ parmak hesabı ile yapıyor… geometri denildiğinde midesi bulanıyor…

Ya da ülkemizdeki çocuklar bilmem kaç yıl “İngilizce” dersi alıyorlar ama ilköğretimi bitirmiş kaç tanesi İngilizce konuşabiliyor?

Boş verin bütün bunları, bir okulun öğrencisi okulda aldığı EĞITIMe ek olarak bir de kurslara gidiyor ve o okulun yöneticileri “Bizim okulumuzda verilen EĞITIM yetersiz mi de bu çocuklar bir de okuldan sonra kursa gidiyor?” diye sorgulamıyor…


İşte bu dönemde ilk defa radikal kararlar alınıyor. Ancak alınan bu radikal kararların pedagojik kontrolleri yapılmazsa yeni oluşacak sistem, ülkemiz çocuklarının kâbusuna da dönüşebilir…

Ki önceki hafta Milli EĞITIM Bakanı'nın yaptığı bir açıklama beni korkuttu, kaç gündür uykularımı kaçırdı. Bakanlık, şu an Millî EĞITIM’e “performansa dönük başarı kriterleri” getirmeyi planlıyor… Yani EĞITIMde başarılı olanlar kalacak, başarısız olanlar gidecek… Hatta şu an başarısız bulunan ve görevden alınan 54 ilin millî EĞITIM müdürlerinin yerine yenileri atandı bile…

Yapılan açıklamalara göre, bu uygulama kademe kademe alt birimlere doğru yayılacak. Önce ilçe millî EĞITIM müdürleri ve ardından da okul müdürleri başarı odaklı bir performans değerlendirme sistemine tabi tutulacak.

Evet, ilk başta kulağa çok hoş geliyor ve “Tabii ki de başarısız olanlar gitsin, başarılı olan kalsın.” diyesi geliyor insanın. Ancak böylesi bir uygulamada olan “öğrenciye” olur. Atlar tepişir, arada taylar ezilir.

Zira bu uygulamaya göre, bir il millî EĞITIM müdürünün başarısı ancak ilçe müdürlerinin başarısı ile mümkündür. İlçe müdürlerinin başarısı da okul müdürlerinin başarısına bağlıdır. Okul müdürlerinin başarısı ise öğretmen başarısı ile oluşur… Peki, öğretmenlerin başarısı neye bağlı? Onların başarısı da ancak “öğrencisinin başarısı” ile mümkündür.

Bir başka deyişle bir ildeki millî EĞITIM müdürünün başarısı, ancak zincirin son halkasındaki öğrencinin başarısı ile mümkündür…

Bu durum, çocuğun üstündeki baskıların artmasına sebep olur…

Zaten şu an öğrenciler çılgınca bir koşuşturmaca içinde. Hadi buna artık razı idik. Ancak şu an yeni gelecek olan başarı kriterlerine göre, öğrenci bir de kendi öğretmeninin başarılı görülebilmesi için başarmak zorunda kalacak. Kendi üstündeki herkes için başarıyı yakalamak zorunda olacak ki onlar da ekmeklerinden olmasınlar…

Hâlbuki şu anki EĞITIM sisteminin ihtiyacı olan şey, performansa dönük bir başarı oluşturmak değil. Zira pedagojide, başarı kriteri “performansa dönük başarı” ile değil, “duyarlılığa dönük başarı” ile ölçülürse o zaman çocuk ruh sağlığı korunmuş olur.

Mesela, bir “öğretmenin başarısı”, öğrencilerin aldıkları notlarla değil, öğrenci memnuniyeti ile ölçülmelidir. Eğer bir öğretmen, öğrencilerin takdirini kazanmış, çocuğa karşı duyarlı bir öğretmen ruh hâline bürünebilmiş ise ve yapılan anketlerde de öğrencilerinin sevgisini kazandığı görülüyorsa, işte böylesi öğretmen başarılı bulunmalıdır, böylesi il millî EĞITIM müdürü başarılı ilan edilmelidir.

Yoksa “Hangi okulun not ortalaması yüksek ise o okul başarılıdır” diye ilan etmek pedagojik gerçeklerle bağdaşmaz…

Maalesef bugüne kadar akademik başarı için çocukları yarış atına çevirip üstüne de kendi oturup övünen öğretmenlerden çok çekti bu toplum…

Bizim artık başarılı öğretmene ihtiyacımız yok, duyarlı öğretmenlere ihtiyacımız var…
 

Önceki Makale
“Öğrenci merkezci” üniversiteler için
Sonraki Makale
Çocuğuna sahip çıkan kazanır

Yorumlar

Yorum Yap!