adem-gunes
Arama Yap
İletişim Duyuru

Çocuğu örgüte kaptırmak nasıl oluyor?
 335

Çocuğu örgüte kaptırmak nasıl oluyor?

Önceki gün televizyonlarda çocuğunu bir örgüte kaptırmış babanın feryadı vardı: “Ben Duygu Yücel’in babasıyım. Kızımı İstanbul’a okusun diye gönderdim. Bu faşistler benim kızımı kale yaptı. Hayatını söndürdü.”

Bu sesli feryat gibi daha binlerce sessiz feryatlar var aslında. Kimseciklerin bilmediği, yüzlerin bir türlü gülmediği, cenaze evi gibi evler var çocuklarını “örgüt” e kaptırmış ailelerin…

Peki, nedir bu çocuğunu örgüte kaptırmak meselesi? Kim ki bu örgüt ve çocukları nasıl kapıyor ki bir süre sonra anne babalar “Bu çocuğa ne oldu!” dercesine şaşkınlık yaşıyorlar…

Aslında mesele her anne babayı çok yakından ilgilendiriyor olmasına rağmen bazı ebeveynler “Bizim çocuğun böylesi örgütle-mörgütle işi olamaz.” diyerek tuzlarının kuru olduğuna inanıyorlar…

Hâlbuki bir çocuğun bir örgüte “kapılması” sanıldığı gibi örgütlerin reklamının yapılmasıyla ya da çocukların davul zurnayla üniversite bahçelerinden toplanıp götürülmesi ile olmuyor…

Örgütler, “birey psikolojisini” ve “ihtiyaçları” çok iyi biliyorlar… Bir anne babanın çocukları ile ilgilenmediği kadar gençlerle ilgileniyorlar… Kantinde alışveriş yaparken parası eksik çıkan bir gence, arka sıradaki bir başka genç tebessüm ederek, “Sorun yok, ben hallederim!” diye dost kazanma yollarını arıyor…

Dindar bir ailenin 21 yaşındaki erkek çocuğuyla konuşmuştum geçmiş yıllarda. “Çok sevdim onları hocam” diye başladı söze ve devam etti: “Onlara haksızlık yapılıyor, bir tanısanız, televizyonda göründükleri gibi terörist olmadıklarını siz de anlarsınız!”

Daha sonra örgütle nasıl tanıştığını anlattı: “Bir kızla tanışmıştım, çok şefkatliydi… Benimle annem gibi ilgileniyordu… Kışın üstüme kabanımı almasam bana kızar, üşüteceksin derdi… Derslerden bunalsam, sınav öncesi yardıma koşardı…  Beni var olduğum hâlimle kabul eden belki de tek kişiydi… Bir süre sonra onun hayatımın tamamını kapladığını gördüm.”

Örgütler, bir örgüt olarak gençlerin sempatisini kazanmıyorlar başlangıçta… Birebir dostluklarla gençlere ulaşıyorlar… Bu dostluklara aracılık eden gençler ise sevimli, sempatik ve arkadaş canlısı kişiler… Birlikte ders çalışıyorlar, kantinde çay içiyorlar, olumsuz olaylara karşı birbirlerini kolluyorlar…

Bu aşamada bulunan bir genç, örgütle henüz “ideolojik bağ” oluşturmuş durumda değildir. Ancak bir süre sonra gruptaki kişilerin okudukları KITAPlar, dinledikleri müzikler ve seyrettikleri filmler belli bir ideolojik formata bürünmeye başlıyor… (Bir ebeveyn ancak bu aşamada çocuğunun üzerinde birilerinin hâkimiyet kazanmaya çalıştığını fark edebilir, kıyafet değişir, okuduğu KITAPlar değişir, dinlediği müzik değişir…)

İdeolojik hazırlık aşamasında bulunan bir kişi bir gün, o çok bağlandığı arkadaşlarına devletin, polisin, mahkemenin haksız(!) bir tutumunu gördüğünde, haksızlığa karşı “mücadele etmek” vefası ile artık örgüt “mensubu” oluyor… Zira gençlerin içindeki en güçlü duygu “adalet” duygusudur. Bir genç gece gündüz birlikte olduğu, türküler söylediği, şarkılarla dans ettiği ve insana karşı bu kadar yardımsever olan bir arkadaşının polis dayağının altındaki aşağılanmış hâlini gördüğünde “isyan” ediyor… İşte bu aşamadaki gence “kuş kafese girdi” gözü ile bakılıyor… Hele ki bu gencin o çok sevdiği dostları bir de ağır bir cezaya çarptırılırsa, artık bu genci ne anne babası ve ne de eski dostları tanıyabilir… O artık bir dava adamıdır(!).

İşte televizyonlarda görünen, elleri arkaya kıvrılmış, başları öne zorla eğilmiş gençlerin “insanlık onuru işkenceyi yenecek” söylemi sizin için “saçma sapan” bir söz olsa da, o söz, o gençler için oldukça anlamlıdır…

Ülkemizde hâlen 12 yasa dışı örgüt ve örgüt niteliği taşımayan onlarca grup var… “Satanist” ve “hedonist” gruplar gibi… Bu örgüt ve grup üyeleri ortalama 14-25 yaşlarındalar ve genelde lise ve üniversite içlerinde konumlanmış durumdalar…

Ülkemizde bu kadar aktif grup varken, hiçbir ebeveyn “benim tuzum kuru” dememelidir… Ve çocuklarıyla, bir örgütün ilgilendiğinden daha çok ilgilenmelidir...

 

Önceki Makale
Kaygının ilacı, emniyet ve güven duygusudur
Sonraki Makale
‘Kamelyalı Kadın’lar, kamelyasız mesajlar!

Yorumlar

Yorum Yap!