Çocuk Deyip Geçmeyin
Tanıtım
"Ne kadar değerli insan gördüysem onların çocuğa değer verdiğini de gördüm.
Çocuğa değer vermek bir lütuf değil, insan olmanın gereğidir. Bu gerekliliğe önem veren ebeveynlerin çocukları hayatla barışık yaşar. Yeri geldiğinde coşkuyla gülebilen, gerektiğinde hüzün duyabilen çocuklardır onlar. Gözleri ışıl ışıl, 'insan olmanın değerini' duyarak yaşamış çocuklar…
Ne kadar sorunlu çocuk gördüysem, hepsinin 'çocuk deyip geçilmiş' olduğunu da gördüm.
Çocuk deyip geçmemek için çocuğun kim olduğunu bilmek gerekir.
Çocuk kimdir ve nasıl yaşar? Kişiliği nasıl gelişir? Duyguları nasıl oluşur?"
Adem Güneş Çocuk Deyip Geçmeyin'de bir çocuğun gözünden bakıyor hayata. Her bölümde yeni düşünce ufukları geliştiriyor. Kimi zaman "Dikkat dağınıklığı yoktur, o zaten çocuğun normal halidir" diyor, kimi zaman "çocuk eğitiminin ceza ile olamayacağına" dikkat çekerek yetişkin-çocuk ilişkisinin temeli olan "güven" duygusunun altını çiziyor.
İçindekiler
Önsöz ....................................................................................................................................9
ZAMAN AKIYOR ÇOCUKLUK YILLARI GERİDE KALIYOR .........................................11
Çocukluk Yılları Geride Kalırken .......................................................................................13
Anne ile Uyumak Güven Veriyor ........................................................................................17
Kaygılı Çocuğun İlacı “Güven” Duygusudur ......................................................................21
Çocukların da Bir Tükenme Noktası Vardır ........................................................................25
Çağın Hastalığı: Narsisizm ..................................................................................................29
Hiperaktif Çocukların Dramı ...............................................................................................35
Dikkat Eksikliği Bir Yanılgı mı?..........................................................................................39
Kız Çocuklarında BABA Yoksunluğu Daha Derin Oluyor ....................................................43
Ancak Sevilen Kişi Sevmeyi Bilir....................................................................................... 49
Ceza ile Çocuk Eğitimi Olur mu?........................................................................................ 53
Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Çocuklar .............................................................................57
“Sorun Yok, Ben Hallederim” ..............................................................................................61
İnternet Oyunları ve Farklı Bilinç Halleri ............................................................................65
İletişim Yeteneğini Kaybeden Çocuklar ...............................................................................69
Suçluluk Duygusu Kalıcıdır .................................................................................................73
Çocukluk Yılları ve Değersizlik Hissi .................................................................................77
Hitap Edilemeyen Çocukların Dramı ...................................................................................83
Çocuklarda Zamana Karşı Duyarlılık ..................................................................................87
Hayatı Yaşayarak Öğrenmek ...............................................................................................91
HER ÇOCUK ÖZELDİR .........................................................................................................95
Her Çocuk Özeldir...............................................................................................................97
Öğrenmenin Üç Sihirli Anahtarı .......................................................................................101
Yaşatılmayan Çocukluk Yılları .........................................................................................105
Cezasız Çocuk Eğitimi Olur mu? .....................................................................................109
Korku Eğitimin Bir Unsuru Olamaz .................................................................................113
Mahcubiyet Hissi Yitirilirse…...........................................................................................117
Birinci Sınıfta Eğik Yazı Öğretmek Doğru mu? ...............................................................121
Ders Derste Öğrenilir ........................................................................................................125
Eğitimdeki Temel Sorunlar ...............................................................................................129
Cinsel Eğitim mi Mahremiyet Eğitimi mi? .......................................................................135
Eğitim Şefkat ile Başlar ....................................................................................................139
Kreşe Uzun Süre Bırakılan Çocuklar ...............................................................................143
Çocuğuna Sahip Çıkan Kazanır .......................................................................................147
Çocuklar Spor ile Sosyalleşir ...........................................................................................151
Futbol Fanatiği Çocuklar .................................................................................................155
Tatil Ödevi Olmalı mı? ....................................................................................................159
Bazı Kayıplar Sınav Kaybından Daha Acıdır ..................................................................163
Okul Serviste Başlar ........................................................................................................169
Okul Servislerinde “Sesli Kitap” .....................................................................................173
ANNELERİN DE BİR ÇOCUKLUK ÖYKÜSÜ VAR........................................................ 177
Eş Eşin Terapistidir ..........................................................................................................179
Sağlıklı Evlilik İçin Sağlam Kişilik .................................................................................183
Terapiye Muhtaç Terapistler ............................................................................................187
Çocuğa Bağlanmak ..........................................................................................................191
Annelerin de Bir Çocukluk Öyküsü Var ..........................................................................195
Kardeş Sayısı ve Çocuk Gelişimi ....................................................................................199
BABA Bugün Ne Oldu Biliyor musun? .............................................................................201
Anne BABAların Çocukluk Hatıraları ...............................................................................205
BAYRAM YAŞANMAK İSTENİRSE BAYRAM OLUR ...................................................209
Kusurun Nazara Verilmemesi Prensibi ............................................................................211
“Tekne Orucu” ve İrade Eğitimi ......................................................................................215
Bayram Yaşanmak İstenirse Bayram Olur .......................................................................219
Çocukluk Yıllarında Bayramlar Özeldir ..........................................................................221
Yetişkinlerin İbadeti ve Çocuklar ....................................................................................225
Çocuk Dövmeyi Din mi Emrediyor? ...............................................................................229
Kur’an Eğitiminin Püf Noktaları .....................................................................................233
Çocuklar Uyurken Kur’an Dinlerse.......................................................................................237
Önsöz
Hani hep bildik bir teselli vardır ya “çocuktur unutur” diye...
Yetişkinler bilirler ki, çocuk ne kadar zarara uğratılsa da ertesi gün yine gelecek ve coşku dolu hali ile kendisini inciten yetişkinin etrafında dönüp duracaktır.
Çocuğun bu hali yetişkini yanıltır, çocuğun dünü unuttuğu zannedilir…
Hâlbuki çocuğun aklı unutsa da hisleri unutmaz…
Zira çocukluk dönemi, “akıl” ile öğrenme dönemi değil, “his” ile kişilik kazanma dönemidir.
Örneğin, karanlıktan korkmak “akıl” ile ilgili değildir, ruhun incinmişliğidir… Ya da tırnak yemek akılla izah edilemez, ruhsal zayıflığın dışa vurumudur. Veya öfkesine yenik düşen bir çocuğu akli nasihat ile durdurmanız zordur, zira o, içsel sıkıntılarını şiddet ile dışa vurmaktadır.
Ve bütün bu hisler çocukluk yıllarında oluşur.
Çocuk küçük düşürülürse kendini küçümser, suçlanırsa kendini suçlar, ona değersiz davranılırsa kendini değersizlik hissi ile geliştirir.
Çocuk zihninin savunması yoktur, çocuk ne yaşarsa o olur…
Değer verilen çocuk değerli olur… Ve çocuğa değer vermek ona bir lütuf değil, insan olarak onun en doğal hakkıdır…
Gelecek, “çocuk deyip geçmeyen” ebeveyn ve eğiticilerle inşa edilecektir.
Adem Güneş
İstanbul
Anne ile uyumak güven veriyor
Fransa Notre Dame Üniversitesi “Anne-Bebek Uyku Davranışları Laboratuvarı”nda yapılan çalışmalar, bebeğin annesi ile yatmasının hem “fizyolojik” hem de “psikolojik” olarak bebeğe fayda sağladığı gibi, bu yakınlığa annenin de ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Laboratuar’da anne ile uyuyan bebeklerin daha “huzurlu” ve “uyumlu” olduğu gözlemlendi.
İsviçre’de yapılan iki ayrı araştırmada ise bebeği ile birlikte uyuyan annelerin “oksitosin” (emzirme esnasında salgılanan hormon) düzeyler inde artış gözlemlendi. Oksitosin düzeyinin artması ise hem annenin hem de bebeğin yararına olacak şekilde rahim kasılmalarına ve gelen süt miktarının artmasına neden oluyordu. Aynı zamanda bu hormon, doğumdan sonra ana rahminin eski halini almasında oldukça önemli bir rol üstleniyordu. Yapılan bu çalışmada, bebeğinden ayrı uyuyan annelerde “sütten kesilmelere” daha sık rastlandığı halde, bebeği ile uyuyan annelerde anne sütündeki belirgin artış oldukça dikkat çekici idi.
Anne ile uyuyan bebeklerde anne vücudunun doğal sıcaklığı ile bebeğin kendi vücut ısısının dengede durması bebeğin fiziksel gelişimi açısından önemli rol oynamakta.
Kaygılı Çocuğun İlacı “Güven” Duygusudur
Kaygı, bir tetikçidir… Kimin ruhunda var olursa o ruhun kimyasını bozar. Anormal davranışlara yol açar. Mesela, aslında hiçbir çocuk “yalancı” değildir. Yalan söylemek insanın özünde yoktur, çünkü insan “iyi”dir. Ancak çocuğu azıcık kaygılandırırsanız, çocuk “kendini korumak için” yalana başvurabilir. Sınavdan zayıf alan bir çocuk anne BABAsının üzüleceği “kaygısı” ile sınav notunun yüksek olduğu yalanını söyleyebilir. Burada çocuğun bizzat kendisine ve onun yalan davranışına odaklanmak yerine yalan söylemesine neden olan “kaygı” ortadan kaldırılırsa, yalan söyleme eğilimi de ortadan kalkacaktır.
Çağın Hastalığı: Narsisizm
Kişilik bozuklukları içinde en sinsi olanı “narsist kişilik bozukluğu”dur.Zira kişi, narsist olduğunu bilmez. O kendini beğenerek değil, insanları yetersiz bularak kendini yüceltir. Nedir narsist kişilik bozukluğu? Kişinin kendini “bir şey” zannetmesi halidir. Kendini beğenme, başkalarını yetersiz bulma hastalığına yakalanmasıdır. Araştırmalara göre, toplumların yüzde birinin narsist kişilik bozukluğu taşıdığını biliyoruz. Yüzde bir az gelmesin sakın, zira böylesi kişiler duyarsızlıklarından elde ettikleri güç ile toplumda kolay yer edinir. Etraflarında zayıf kişilere tesir eder, onları istediği gibi kullanırlar ve genelde başarılıdırlar. Ancak bu, başkalarını ezmek ve duyarsızca yaşamaktan kaynaklandığı için gerçek bir başarı değildir.
-Çocukluk yıllarında annesi ile “bağlanmasında” problem yaşamış çocukların yetişkinlikte narsist kişilik bozukluğuna daha “yatkın” olduğu biliniyor. Reddedici, otoriter ve baskıcı annelerin çocukları önce içlerindeki anne yoksunluğunu “bastırmayı”, kendi iç dünyalarına “derinleşmemeyi”, fazla “duygusal olmamayı”, kimseye “bağlanmamayı”, “güvenmemeyi” öğreniyorlar. Annesine güvenle bağlanamayan kişi hayata güvenle bakamıyor.
-Çocukluk yıllarında “aşağılanmış” kişiler narsisizme yatkın oluyor. Kişi aşağılandıkça kendini güçlendirmeyi, kendini güçlendirdikçe başkalarını hissetmemeyi, onları ezmeyi bir tarz haline getiriyor. Ebeveynler çocuklarını şu ya da bu sebeple aşağılarken aslında duyarsızlaştırdıklarını görmelidir. Duyarsızlık ruhsal ölümdür. En basitinden söylenecek olursa, kardeşi ile kıyaslanan çocuk, aşağılanan çocuktur. Ödevini yapmadığı için sınıfta alay konusu edilen çocuk adım adım duyarsızlaşan bir çocuktur.
-Yine çocukluk yıllarında, ebeveynleri tarafından devamlı “övülmüş” çocuklar da potansiyel bir narsisttir. Örneğin bir ebeveyn “Benim kara gözlü kızım, senin eşin benzerin yok” diyerek kızını sevmişse veya “Benim oğlum gibisi yok bu dünyada” denilerek çocuğa bu övüngen ruh edindirilmişse, böylesi çocuklar potansiyel narsisttir.
Dikkat Eksikliği Bir Yanılgı mı?
Çocuk okula geldiğinde evdeki oyuncağını düşünür. Kardeşi ile kavgasını düşünür. Dışarıda kuş görse o kuşun nasıl uçtuğunu, arkadaşında hoşuna giden bir kalem görse o kalemin ne güzel bir kalem olduğunu düşünür. Zaten “normal” bir çocuğun zihninde yüzlerce düşünce aynı anda gelip gider.
Önemli olan eğitimcinin, çocuğun zihnini bunca “düşünce akışı” içinde kendi anlattıklarına doğru bir “merak hissi” ile yönlendirebilmesidir. Dikkatleri toplayabilmek çocuğun değil eğitimcinin becerisidir. Adını çokça duyduğumuz ama kendisini henüz ülkemizde bir türlü göremediğimiz “çocuk merkezli eğitim”in temel amacı, eğiticinin birtakım enstrümanlar kullanarak çocuğun dikkatini anlatılan konuya odaklayabilmesidir.
Böylesi sıcacık ve rengârenk dünyası olan insana “yavan” bir eğitim sunmak, onu “can sıkıcı” bir eğitici ile baş başa bırakmak, daha ilkokuldan itibaren “ödevler” altında ezmek ve sonra da yetişkinin beklentileri altında ezilmiş bu çocuğu “dikkatini toparlayamıyor” diye etiketlemek ona büyük saygısızlıktır.
Ancak sevilen kişi sevmeyi bilir
Çocuk kendisini zorla yataktan kaldıran, söylene söylene servise bindiren, odasını toplamadığı için aşağılayan, ödevler yüzünden her gün vaaz veren ebeveynine karşı bir süre sonra sağır oluyor, ne söylerse söylesin ebeveyn çocuğa tesir edemediğini görüyor.
Hâlbuki çocuk ancak kendisini güven ve emniyet içinde hissettiğinde ebeveyn yanında duygu dünyasını geliştirir ve aidiyet hisseder.
Çocuk, kendisini sözle inciten, tehditle aşağılayan ebeveyni ile aidiyet duygusu kuramaz. Böyle çocuklar ya dışarıda kendilerine bir güvenli liman arar ya da kendi duygu dünyalarını sevgiye ihtiyaç duymayacak kadar “bastırırlar.”
İnternet oyunları ve farklı bilinç halleri
Günümüz teknolojisi ile üretilen oyunların birçoğunun çok tutulması, oynayan kişiye farklı bilinç hâlleri yaşatmasından ve onu paralel bir yaşam tarzına sürüklemesinden kaynaklanıyor. Bu türevdeki oyunlar özellikle Norveç katliamından sonra Batıda adım adım takip ediliyor ve yasaklanıyor. Mesela Norveç, elli bir adet oyunun ülkesine girişini ve oynanmasını yasakladı.
Neden yasaklanıyor? Çünkü farklı bilinç hâllerini yaşamaya başlayan kişiyi oluşturduğu o paralel yaşamdan çıkartmak oldukça zor. “Fizik” olarak bilgisayarın arkasında olmasına rağmen “ruhu” ile oyunun içine giriyor.
İletişim yeteneğini kaybeden çocuklar
İletişim yeteneğini kaybetmiş kişiler ise bir bunaltı kaynağıdır. Yanında canınız sıkılır, ne diyeceğinizi bilemezsiniz, öylece derin nefes alır, of çeker durursunuz.
Aktif iletişim yeteneği çocukluk yıllarında elde edilir ve ömür boyu kullanılır.
Kendisini dinleyen bir ebeveyn yanında “dili tatlanan” çocuk, kendisini ifade etmenin keyfini çıkarır.
Göz ucu ile dinlenen, konuştukça sözü kesilen, her konuştuğuna bir eleştiri getirilen çocuklar bir süre sonra kısa kısa konuşmaya başlar. Böylesi kişiler için iletişim bir hayat tarzı değil, sanki bir mecburiyetin yerine getirilmesidir.
Aktif iletişim yeteneğini yitirmiş kişiler genelde “hiç anlaşılmadıklarından” şikâyetçidir. Hâlbuki anlaşılmak ancak kendini ifade etmekle mümkündür. Fakat böyle kişilerin beklentisi “söylemeden anlaşılayım” oluyor.
Kendisini ifade edemeyen kişilerde bir süre sonra “içsel konuşmalar” başlar. Kişi kimi zaman bulaşık yıkarken, kimi zaman yolda yürürken kendi kendine konuştuğunu fark eder. Kendi kendine konuşmaktan yorulmaya başladığında, bunalımların başladığı görülür.
İletişim kişinin kendisini depresyondan koruyan kalkanıdır.
Yorumlar
Yorum Yap!
Çocuk Deyip Geçmeyin
Tanıtım
"Ne kadar değerli insan gördüysem onların çocuğa değer verdiğini de gördüm.
Çocuğa değer vermek bir lütuf değil, insan olmanın gereğidir. Bu gerekliliğe önem veren ebeveynlerin çocukları hayatla barışık yaşar. Yeri geldiğinde coşkuyla gülebilen, gerektiğinde hüzün duyabilen çocuklardır onlar. Gözleri ışıl ışıl, 'insan olmanın değerini' duyarak yaşamış çocuklar…
Ne kadar sorunlu çocuk gördüysem, hepsinin 'çocuk deyip geçilmiş' olduğunu da gördüm.
Çocuk deyip geçmemek için çocuğun kim olduğunu bilmek gerekir.
Çocuk kimdir ve nasıl yaşar? Kişiliği nasıl gelişir? Duyguları nasıl oluşur?"
Adem Güneş Çocuk Deyip Geçmeyin'de bir çocuğun gözünden bakıyor hayata. Her bölümde yeni düşünce ufukları geliştiriyor. Kimi zaman "Dikkat dağınıklığı yoktur, o zaten çocuğun normal halidir" diyor, kimi zaman "çocuk eğitiminin ceza ile olamayacağına" dikkat çekerek yetişkin-çocuk ilişkisinin temeli olan "güven" duygusunun altını çiziyor.
İçindekiler
Önsöz ....................................................................................................................................9
ZAMAN AKIYOR ÇOCUKLUK YILLARI GERİDE KALIYOR .........................................11
Çocukluk Yılları Geride Kalırken .......................................................................................13
Anne ile Uyumak Güven Veriyor ........................................................................................17
Kaygılı Çocuğun İlacı “Güven” Duygusudur ......................................................................21
Çocukların da Bir Tükenme Noktası Vardır ........................................................................25
Çağın Hastalığı: Narsisizm ..................................................................................................29
Hiperaktif Çocukların Dramı ...............................................................................................35
Dikkat Eksikliği Bir Yanılgı mı?..........................................................................................39
Kız Çocuklarında BABA Yoksunluğu Daha Derin Oluyor ....................................................43
Ancak Sevilen Kişi Sevmeyi Bilir....................................................................................... 49
Ceza ile Çocuk Eğitimi Olur mu?........................................................................................ 53
Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Çocuklar .............................................................................57
“Sorun Yok, Ben Hallederim” ..............................................................................................61
İnternet Oyunları ve Farklı Bilinç Halleri ............................................................................65
İletişim Yeteneğini Kaybeden Çocuklar ...............................................................................69
Suçluluk Duygusu Kalıcıdır .................................................................................................73
Çocukluk Yılları ve Değersizlik Hissi .................................................................................77
Hitap Edilemeyen Çocukların Dramı ...................................................................................83
Çocuklarda Zamana Karşı Duyarlılık ..................................................................................87
Hayatı Yaşayarak Öğrenmek ...............................................................................................91
HER ÇOCUK ÖZELDİR .........................................................................................................95
Her Çocuk Özeldir...............................................................................................................97
Öğrenmenin Üç Sihirli Anahtarı .......................................................................................101
Yaşatılmayan Çocukluk Yılları .........................................................................................105
Cezasız Çocuk Eğitimi Olur mu? .....................................................................................109
Korku Eğitimin Bir Unsuru Olamaz .................................................................................113
Mahcubiyet Hissi Yitirilirse…...........................................................................................117
Birinci Sınıfta Eğik Yazı Öğretmek Doğru mu? ...............................................................121
Ders Derste Öğrenilir ........................................................................................................125
Eğitimdeki Temel Sorunlar ...............................................................................................129
Cinsel Eğitim mi Mahremiyet Eğitimi mi? .......................................................................135
Eğitim Şefkat ile Başlar ....................................................................................................139
Kreşe Uzun Süre Bırakılan Çocuklar ...............................................................................143
Çocuğuna Sahip Çıkan Kazanır .......................................................................................147
Çocuklar Spor ile Sosyalleşir ...........................................................................................151
Futbol Fanatiği Çocuklar .................................................................................................155
Tatil Ödevi Olmalı mı? ....................................................................................................159
Bazı Kayıplar Sınav Kaybından Daha Acıdır ..................................................................163
Okul Serviste Başlar ........................................................................................................169
Okul Servislerinde “Sesli Kitap” .....................................................................................173
ANNELERİN DE BİR ÇOCUKLUK ÖYKÜSÜ VAR........................................................ 177
Eş Eşin Terapistidir ..........................................................................................................179
Sağlıklı Evlilik İçin Sağlam Kişilik .................................................................................183
Terapiye Muhtaç Terapistler ............................................................................................187
Çocuğa Bağlanmak ..........................................................................................................191
Annelerin de Bir Çocukluk Öyküsü Var ..........................................................................195
Kardeş Sayısı ve Çocuk Gelişimi ....................................................................................199
BABA Bugün Ne Oldu Biliyor musun? .............................................................................201
Anne BABAların Çocukluk Hatıraları ...............................................................................205
BAYRAM YAŞANMAK İSTENİRSE BAYRAM OLUR ...................................................209
Kusurun Nazara Verilmemesi Prensibi ............................................................................211
“Tekne Orucu” ve İrade Eğitimi ......................................................................................215
Bayram Yaşanmak İstenirse Bayram Olur .......................................................................219
Çocukluk Yıllarında Bayramlar Özeldir ..........................................................................221
Yetişkinlerin İbadeti ve Çocuklar ....................................................................................225
Çocuk Dövmeyi Din mi Emrediyor? ...............................................................................229
Kur’an Eğitiminin Püf Noktaları .....................................................................................233
Çocuklar Uyurken Kur’an Dinlerse.......................................................................................237
Önsöz
Hani hep bildik bir teselli vardır ya “çocuktur unutur” diye...
Yetişkinler bilirler ki, çocuk ne kadar zarara uğratılsa da ertesi gün yine gelecek ve coşku dolu hali ile kendisini inciten yetişkinin etrafında dönüp duracaktır.
Çocuğun bu hali yetişkini yanıltır, çocuğun dünü unuttuğu zannedilir…
Hâlbuki çocuğun aklı unutsa da hisleri unutmaz…
Zira çocukluk dönemi, “akıl” ile öğrenme dönemi değil, “his” ile kişilik kazanma dönemidir.
Örneğin, karanlıktan korkmak “akıl” ile ilgili değildir, ruhun incinmişliğidir… Ya da tırnak yemek akılla izah edilemez, ruhsal zayıflığın dışa vurumudur. Veya öfkesine yenik düşen bir çocuğu akli nasihat ile durdurmanız zordur, zira o, içsel sıkıntılarını şiddet ile dışa vurmaktadır.
Ve bütün bu hisler çocukluk yıllarında oluşur.
Çocuk küçük düşürülürse kendini küçümser, suçlanırsa kendini suçlar, ona değersiz davranılırsa kendini değersizlik hissi ile geliştirir.
Çocuk zihninin savunması yoktur, çocuk ne yaşarsa o olur…
Değer verilen çocuk değerli olur… Ve çocuğa değer vermek ona bir lütuf değil, insan olarak onun en doğal hakkıdır…
Gelecek, “çocuk deyip geçmeyen” ebeveyn ve eğiticilerle inşa edilecektir.
Adem Güneş
İstanbul
Anne ile uyumak güven veriyor
Fransa Notre Dame Üniversitesi “Anne-Bebek Uyku Davranışları Laboratuvarı”nda yapılan çalışmalar, bebeğin annesi ile yatmasının hem “fizyolojik” hem de “psikolojik” olarak bebeğe fayda sağladığı gibi, bu yakınlığa annenin de ihtiyacı olduğu ortaya çıktı. Laboratuar’da anne ile uyuyan bebeklerin daha “huzurlu” ve “uyumlu” olduğu gözlemlendi.
İsviçre’de yapılan iki ayrı araştırmada ise bebeği ile birlikte uyuyan annelerin “oksitosin” (emzirme esnasında salgılanan hormon) düzeyler inde artış gözlemlendi. Oksitosin düzeyinin artması ise hem annenin hem de bebeğin yararına olacak şekilde rahim kasılmalarına ve gelen süt miktarının artmasına neden oluyordu. Aynı zamanda bu hormon, doğumdan sonra ana rahminin eski halini almasında oldukça önemli bir rol üstleniyordu. Yapılan bu çalışmada, bebeğinden ayrı uyuyan annelerde “sütten kesilmelere” daha sık rastlandığı halde, bebeği ile uyuyan annelerde anne sütündeki belirgin artış oldukça dikkat çekici idi.
Anne ile uyuyan bebeklerde anne vücudunun doğal sıcaklığı ile bebeğin kendi vücut ısısının dengede durması bebeğin fiziksel gelişimi açısından önemli rol oynamakta.
Kaygılı Çocuğun İlacı “Güven” Duygusudur
Kaygı, bir tetikçidir… Kimin ruhunda var olursa o ruhun kimyasını bozar. Anormal davranışlara yol açar. Mesela, aslında hiçbir çocuk “yalancı” değildir. Yalan söylemek insanın özünde yoktur, çünkü insan “iyi”dir. Ancak çocuğu azıcık kaygılandırırsanız, çocuk “kendini korumak için” yalana başvurabilir. Sınavdan zayıf alan bir çocuk anne BABAsının üzüleceği “kaygısı” ile sınav notunun yüksek olduğu yalanını söyleyebilir. Burada çocuğun bizzat kendisine ve onun yalan davranışına odaklanmak yerine yalan söylemesine neden olan “kaygı” ortadan kaldırılırsa, yalan söyleme eğilimi de ortadan kalkacaktır.
Çağın Hastalığı: Narsisizm
Kişilik bozuklukları içinde en sinsi olanı “narsist kişilik bozukluğu”dur.Zira kişi, narsist olduğunu bilmez. O kendini beğenerek değil, insanları yetersiz bularak kendini yüceltir. Nedir narsist kişilik bozukluğu? Kişinin kendini “bir şey” zannetmesi halidir. Kendini beğenme, başkalarını yetersiz bulma hastalığına yakalanmasıdır. Araştırmalara göre, toplumların yüzde birinin narsist kişilik bozukluğu taşıdığını biliyoruz. Yüzde bir az gelmesin sakın, zira böylesi kişiler duyarsızlıklarından elde ettikleri güç ile toplumda kolay yer edinir. Etraflarında zayıf kişilere tesir eder, onları istediği gibi kullanırlar ve genelde başarılıdırlar. Ancak bu, başkalarını ezmek ve duyarsızca yaşamaktan kaynaklandığı için gerçek bir başarı değildir.
-Çocukluk yıllarında annesi ile “bağlanmasında” problem yaşamış çocukların yetişkinlikte narsist kişilik bozukluğuna daha “yatkın” olduğu biliniyor. Reddedici, otoriter ve baskıcı annelerin çocukları önce içlerindeki anne yoksunluğunu “bastırmayı”, kendi iç dünyalarına “derinleşmemeyi”, fazla “duygusal olmamayı”, kimseye “bağlanmamayı”, “güvenmemeyi” öğreniyorlar. Annesine güvenle bağlanamayan kişi hayata güvenle bakamıyor.
-Çocukluk yıllarında “aşağılanmış” kişiler narsisizme yatkın oluyor. Kişi aşağılandıkça kendini güçlendirmeyi, kendini güçlendirdikçe başkalarını hissetmemeyi, onları ezmeyi bir tarz haline getiriyor. Ebeveynler çocuklarını şu ya da bu sebeple aşağılarken aslında duyarsızlaştırdıklarını görmelidir. Duyarsızlık ruhsal ölümdür. En basitinden söylenecek olursa, kardeşi ile kıyaslanan çocuk, aşağılanan çocuktur. Ödevini yapmadığı için sınıfta alay konusu edilen çocuk adım adım duyarsızlaşan bir çocuktur.
-Yine çocukluk yıllarında, ebeveynleri tarafından devamlı “övülmüş” çocuklar da potansiyel bir narsisttir. Örneğin bir ebeveyn “Benim kara gözlü kızım, senin eşin benzerin yok” diyerek kızını sevmişse veya “Benim oğlum gibisi yok bu dünyada” denilerek çocuğa bu övüngen ruh edindirilmişse, böylesi çocuklar potansiyel narsisttir.
Dikkat Eksikliği Bir Yanılgı mı?
Çocuk okula geldiğinde evdeki oyuncağını düşünür. Kardeşi ile kavgasını düşünür. Dışarıda kuş görse o kuşun nasıl uçtuğunu, arkadaşında hoşuna giden bir kalem görse o kalemin ne güzel bir kalem olduğunu düşünür. Zaten “normal” bir çocuğun zihninde yüzlerce düşünce aynı anda gelip gider.
Önemli olan eğitimcinin, çocuğun zihnini bunca “düşünce akışı” içinde kendi anlattıklarına doğru bir “merak hissi” ile yönlendirebilmesidir. Dikkatleri toplayabilmek çocuğun değil eğitimcinin becerisidir. Adını çokça duyduğumuz ama kendisini henüz ülkemizde bir türlü göremediğimiz “çocuk merkezli eğitim”in temel amacı, eğiticinin birtakım enstrümanlar kullanarak çocuğun dikkatini anlatılan konuya odaklayabilmesidir.
Böylesi sıcacık ve rengârenk dünyası olan insana “yavan” bir eğitim sunmak, onu “can sıkıcı” bir eğitici ile baş başa bırakmak, daha ilkokuldan itibaren “ödevler” altında ezmek ve sonra da yetişkinin beklentileri altında ezilmiş bu çocuğu “dikkatini toparlayamıyor” diye etiketlemek ona büyük saygısızlıktır.
Ancak sevilen kişi sevmeyi bilir
Çocuk kendisini zorla yataktan kaldıran, söylene söylene servise bindiren, odasını toplamadığı için aşağılayan, ödevler yüzünden her gün vaaz veren ebeveynine karşı bir süre sonra sağır oluyor, ne söylerse söylesin ebeveyn çocuğa tesir edemediğini görüyor.
Hâlbuki çocuk ancak kendisini güven ve emniyet içinde hissettiğinde ebeveyn yanında duygu dünyasını geliştirir ve aidiyet hisseder.
Çocuk, kendisini sözle inciten, tehditle aşağılayan ebeveyni ile aidiyet duygusu kuramaz. Böyle çocuklar ya dışarıda kendilerine bir güvenli liman arar ya da kendi duygu dünyalarını sevgiye ihtiyaç duymayacak kadar “bastırırlar.”
İnternet oyunları ve farklı bilinç halleri
Günümüz teknolojisi ile üretilen oyunların birçoğunun çok tutulması, oynayan kişiye farklı bilinç hâlleri yaşatmasından ve onu paralel bir yaşam tarzına sürüklemesinden kaynaklanıyor. Bu türevdeki oyunlar özellikle Norveç katliamından sonra Batıda adım adım takip ediliyor ve yasaklanıyor. Mesela Norveç, elli bir adet oyunun ülkesine girişini ve oynanmasını yasakladı.
Neden yasaklanıyor? Çünkü farklı bilinç hâllerini yaşamaya başlayan kişiyi oluşturduğu o paralel yaşamdan çıkartmak oldukça zor. “Fizik” olarak bilgisayarın arkasında olmasına rağmen “ruhu” ile oyunun içine giriyor.
İletişim yeteneğini kaybeden çocuklar
İletişim yeteneğini kaybetmiş kişiler ise bir bunaltı kaynağıdır. Yanında canınız sıkılır, ne diyeceğinizi bilemezsiniz, öylece derin nefes alır, of çeker durursunuz.
Aktif iletişim yeteneği çocukluk yıllarında elde edilir ve ömür boyu kullanılır.
Kendisini dinleyen bir ebeveyn yanında “dili tatlanan” çocuk, kendisini ifade etmenin keyfini çıkarır.
Göz ucu ile dinlenen, konuştukça sözü kesilen, her konuştuğuna bir eleştiri getirilen çocuklar bir süre sonra kısa kısa konuşmaya başlar. Böylesi kişiler için iletişim bir hayat tarzı değil, sanki bir mecburiyetin yerine getirilmesidir.
Aktif iletişim yeteneğini yitirmiş kişiler genelde “hiç anlaşılmadıklarından” şikâyetçidir. Hâlbuki anlaşılmak ancak kendini ifade etmekle mümkündür. Fakat böyle kişilerin beklentisi “söylemeden anlaşılayım” oluyor.
Kendisini ifade edemeyen kişilerde bir süre sonra “içsel konuşmalar” başlar. Kişi kimi zaman bulaşık yıkarken, kimi zaman yolda yürürken kendi kendine konuştuğunu fark eder. Kendi kendine konuşmaktan yorulmaya başladığında, bunalımların başladığı görülür.
İletişim kişinin kendisini depresyondan koruyan kalkanıdır.