adem-gunes
Arama Yap
İletişim Duyuru

İbadet bencilliği
 382

İbadet bencilliği

Bazen durup düşünüyorum “Acaba ibadet bencili mi oluyoruz?” diye…

Ya da “kendi” kurtuluşumuz için uğraşırken etrafımızdaki insanlara karşı duyarsız mı oluyoruz?

Sanırım, günümüz “benmerkezci” yaşam tarzının “dinî ritüellere” kadar sinsice girmiş olmasının bir sonucu bu “benmerkezci ibadet” anlayışı…

Böylesi insanlar birileri cehenneme gidecek olsa umurunda değil, varsa yoksa “kendi” rahatı, “kendi” ibadeti.

Hâlbuki “İslam dininin en önemli özelliği nedir?” diye sorsalar, hiç tereddüt etmeden “İslam sosyal bir dindir.” demez miyiz?

Ama gel gör ki ruhu bu olan bir dinin günümüz dindarları bir araya geldiklerinde “tahammülsüz”, “tebessümsüz” olmayı bir marifet zannediyorlar… Ve maalesef koca koca camiler, asık suratlı insanların uğrak yerlerine dönüşüyor…

Geçen hafta (8 Ağustos 2012) Yeni Şafak Gazetesi yazarı Fatma Barbarosoğlu öyle bir yazı yazdı ki çok şaşırdım… Zira çocuk hassasiyeti konusunda takdir ettiğim Fatma Hanım’ın da artık böyle düşünüyor olması bende hayal kırıklığı oluşturdu… Barbarosoğlu yazısında “aslında” kendisinin çocukların cami içlerinde olmasından yana olduğunu ifade ettikten sonra “ama” diyerek bir okuyucusundan gelen şu postayı paylaşıyordu: “Geçenlerde Süleymaniye Camii’ne gittik. Namaz kılmaya… Diyeceksiniz ki camiye herhalde namaz kılmaya gidilir, bunu niye özellikle belirtiyorsunuz. Özellikle belirtiyorum, çünkü oradaki kargaşa ve gürültüde namaz kılmak hiç kolay olmadı. Caminin bahçesinde bisiklete binen, sürekli korna çalan, caminin içinde cemaat namaz kılarken oradan oraya koşan, kovalamaç oynayan, amuda kalkan çocuklar. Çocuk dediğime bakmayın. Yaşları 12-13’ü bulmuş bu çocuklar camide bulunarak ibadete alışmıyorlar. Tam tersi camiyi işgal ediyorlar.”

Cami ve çocuk hakkında birçok “tahammülsüzce” düşünceye rastladım ama “Camiyi işgal eden çocuklar…” ifadesini de ilk defa duyuyorum…

Söze gelince “Ben aslında çocukları çok severim” ile başlayıp “Peygamber Efendimiz camilerde çocukları omuzlarına bile alırdı” diye devam eden konuşmalar yapılıyor, ama “E, hadi sende öyle ol” dediğinizde “Ama bu çocuklar başka” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışmalar, çok trajik bir İslam anlayışı maalesef…

Hatırlarsınız, Diyanet’in son yaptırdığı araştırmada, cami cemaatinin yüzde 70’i çocukları camilerde istemediklerini belirtmiş…

Özünde “insan yetiştirme” ve en belirgin özelliği de “sosyallik” olan dinin günümüzdeki karşılığı bu tahammülsüzlük olmamalıydı…

Çocuklardan arındırdığınız bir cami kaç on yıl işlevsel kalabilir söyler misiniz?

Bugün sabah namazında bir safı dahi olmayan camiler, dünkü sabah namazına gitmeyen anne babaların çocuklarının boş bıraktığı camiler değil mi?

Ve düşünün lütfen, çocuklar “Camide ne oluyor?” diye merak ettiklerinde, “müze” ziyaret eder gibi “Önce cemaat çıksın da ondan sonra girelim camiye” mi diyeceksiniz çocuklarınıza…

Cemaatsiz bir camiye götürdüğünüzde çocuklarınıza duvarlardaki gravürleri mi anlatacaksınız? Sonra da eve gidip Youtube’u açarak “Camide işte böyle saf saf oluyor, şöyle omuz omuza veriyor, şu şekilde tespihler ve tekbirlerle namaz kılıyoruz” mu diyeceksiniz?

Ve bu çocuktan da büyüdüğünde camiye gitmesini bekleyeceksiniz, öyle mi? Bu nasıl mantık böyle!

Bir dönem, dinden soyutlanmış bir nesil yetiştirme ideali için çocukları camilerden uzak tutanlarla bugün ibadet bencili olmuş dindarların “Camide gürültü yapıyor” diye onları uzaklaştırmaları arasındaki fark nedir?

Çocukları camide koşarken, yerlerde yuvarlanırken, bahçede bisiklete binerken gördüğünde memnun olmayanlar, onları camiden kovmak yerine, tahammül gücünü artırmak için psikolojik DESTEK alsa daha iyi olmaz mı?

 

Önceki Makale
Hiperaktif çocukların dramı
Sonraki Makale
Gerçek bayram için her şey kendinize bağlı

Yorumlar

Yorum Yap!