adem-gunes
Arama Yap
İletişim Duyuru

“Öğrenci merkezci” üniversiteler için
 384

“Öğrenci merkezci” üniversiteler için

Üniversitelerde özgürlükler denince, düşündüğünü söyleyebilen öğrenciler, sorgulayıcı akademisyenler, kendisi gibi davranabilmenin keyfini çıkartan bilim insanları akla geliyor hep. Ama nedense “Bu özgürlükler nasıl kazanılır?” diye “reformist” formüller geliştirilmiyor.

Hangi başkan gelirse gelsin Yükseköğretim Kurulu’nun başına, bu ‘pembe panjurlu üniversite hayalimizi’ bir türlü gerçekleştiremiyor…

Ya sistem çok yapış yapış, vıcık vıcık, kim dokunsa elinde kalıyor ya da bilim üretme merkezleri olan üniversiteler sisteminde değişiklik yapılmıyor…

Ben yine de en iyi ihtimalle diyeyim ki ülkemiz akademisyenleri öylesine akademik çalışmalarla meşguller ki dünyada neler olup bittiğine vakit ayıramıyorlar.

Aslında şöyle bir yukarı, bir de aşağı bakılacak olunursa, bu göz kamaştıran özgürlük okyanusunda bizim de küçük bir gemimiz olabilir…

Örneğin ben, gençliğimin en güzel yıllarını geçirdiğim Hollanda’da kendi öğrencilik günlerimi hatırlıyorum. Rotterdam Üniversitesi’ne kayıt olacağım o ilk günü hiç unutamıyorum…

Üniversite hakkında bilgi EDINMEK için kapıdan içeri girdiğimde beni güler yüzlü kişiler karşılamıştı (Sonradan öğrendim, beni karşılayanlar öğretim görevlisi hocalarımız imiş)…

Bana “Arzu ederseniz üniversitemizin tanıtımında size eşlik edebiliriz.” diyerek öğrenci olmanın nasıl bir keyif olduğunu daha o dakikadan itibaren hissettirmişlerdi…

O gün, okulun bütün yaşam alanlarını gezdik. Hatta ben bir Türk olduğum için, okulumuzun Türkçe konuşabilen öğrencilerini de bizlerle buluşturmuşlardı. Tam bir özgür ortam içinde bizden önceki öğrenciler, okulun negatif ve pozitif yanlarından bahsettiler…

Hiç unutmuyorum, bir öğrenci arkadaş “Bu üniversiteye gelirseniz, çay ve kahveler çok kalitesiz, haberiniz olsun!” demişti. Ve dediği gibi de çıktı!

Bir başka öğrenci, “Okuldaki bazı öğretmenler yabancı milletten öğrencilerden hoşlanmaz, belki bilmek istersiniz.” uyarısında bulunmuştu.

Bir diğeri ise “Rotterdam Üniversitesi pedagoji sahasında Avrupa’nın en köklü üniversitelerinden biridir. Bazı hocalar sizin dünyanızı değiştirecek, değişime hazır olun.” demişti…

Bütün bu konuşmalar o sırada hazır bulunan öğretim görevlilerinin önünde yapılıyor ve onlar da bu ortamın keyfini çıkarırcasına kahvelerini yudumlayarak konuşmaları dinliyorlardı…

Dinliyorlardı, çünkü üniversiteler gençlere arzu ettikleri kaliteli bir ortam sunabilmek için ciddi bir yarış hâlindeydi.

E şimdi diyeceğiz ki “Ülkemizde de üniversiteler kaliteli olabilmek için birbiri ile yarışıyor…”

Hah, işte tam da işin fay hattı burası…

Nasıl yani?

Şöyle ki: Eğer ben Hollanda’da bir üniversiteyi beğenir ve kayıt yaptırırsam, o zaman, o üniversite benim adıma devletten on binlerce euro para alma hakkı kazanıyor…

Hollanda’da bir üniversitenin devletten ne kadar ödenek alacağı, o üniversitenin öğrenciler tarafından ne kadar tercih edildiği ile bağlantılıdır…

Bir başka deyişle devlet üniversitesi-özel üniversite diye bir bütçelendirme ayrımı yok… Öğrenci kimi tercih ederse, bütçe o üniversiteye aktarılıyor…

Şimdi dönüp ülkemiz üniversitelerine bakıyorum. Falanca üniversite “devlet üniversitesi” olduğu için bir kamyon para o üniversite kapısına yıkılıyor… Ne öğrenci memnuniyetine ne akademik başarıya bakılmadan o üniversiteye “devlet üniversitesi” unvanı taşıdığı için kaynak aktarılıyor…

O zaman da yönetim, tabii olarak bazen öğrencilerin saçını beğenmiyor bazen de kıyafetini… Azıcık itiraz edilecek olsa, “Beğenmiyorsan kaydını sildirebilirsin” diye öğrenciler kapı dışarı edilebiliyor…

“Öğrenci merkezli” bir üniversite yapılanması sağlanmadıkça, üniversitelerde özgürlükler yüce bir değer olamaz… Yükseköğretim bütçeleri, her yıl kayıtsız şartsız devlet üniversitelerine aktarılmak yerine, devlet üniversitesi-vakıf üniversitesi ayrımı yapılmadan, serbest pazar ekonomisi ile öğrenciler hangi üniversiteyi tercih ediyor ise o üniversiteye kendisini tercih eden öğrenci adedince aktarılmalıdır…

İşte o zaman üniversiteler, “öğrenci merkezci” düşünceyi kendilerinde bir yetenek hâline getireceklerdir.

 

Önceki Makale
“Öğrenci merkezci” üniversiteler için
Sonraki Makale
Bizim başarılı öğretmenlere ihtiyacımız yok

Yorumlar

Yorum Yap!