Okul servisleri, eğitimin bir parçası olmalıdır
Son zamanlarda dikkatlerim, trafikteki “okul servisi” yazan araçlara yoğunlaştı. Yoğunlaştıkça hayal kırıklıklarım da arttı.
Zira anne-babalar, servislerin modeline ve konforuna dikkat ettikleri kadar, çocuklarının okul yolculuğu sırasında neler yaşadıklarına önem vermiyorlar.
Hâlbuki özellikle büyük şehirlerde en az yarım saat, BIR SAAT süren okul yolculuğu, çocukların ilk ders saatidir. Zihnin öğrenmeye en hazır olduğu sabah saatlerinde çocukların duyacakları, görecekleri şeyler, derslerde duydukları ve gördüklerinden daha kalıcı olur.
Mesela siz, çocuğunuzu bir trafik kazasına kurban vermemek için ona özene bezene trafik kurallarını öğretiyor, kırmızı ışıkta durmanın gerekliliğini anlatıyor, yaya kaldırımının yayalar için olduğunu ifade ediyorsunuz. Gelin görün ki çocuğunuzu her gün emanet ettiğiniz servis şoförü, sizin bu hassasiyetinizi uygulamıyorsa, siz kendinizi boşuna yoruyorsunuz demektir.
Hatta bazen servis şoförü, kuralları uygulamamak bir yana, “Kırmızı ışıkta geçtin abi!” diye kendisini uyaran çocuğa “Boş ver oğlum! Kurallar çiğnenmek içindir!” diyerek güya kendince espri yapıyor ve o servis içindeki çocuklar da masum hâlleri ile bu espriye gülüyorlarsa, sizin eğiticiliğiniz çocuğunuzun “ezilmesinden” başka bir işe yaramıyor demektir.
Hâlbuki çocukların servis içindeki dakikaları eğitimin bir parçasıdır. Ve eğitim okul yolunda başlar.
Nasrettin Hoca’nın eşeğine ters binmesini hatırlarsınız. Nasrettin Hoca, herkesin bildiğinin aksine, insanlar kendisine gülsün diye değil, ilk derslerini okul yolunda yaptığı için eşeğe ters binmiştir.
Hoca, her sabah erken saatte öğrencilerini tek tek evlerinden alır, her bir öğrenci de kendi eşeğine binerek hocanın arkasından okula devam ederdi. Nasrettin Hoca, günün en verimli saatlerini boşa geçirmemek için, eşeğe ters binerek, arkasından gelen öğrencilere ders anlatır, ilk dersi okul yolunda yapardı.
Böyle bir gelenekten gelmiş bir toplumun, çocuklarını emanet ettikleri şoförlerin durumlarını dikkate almaması oldukça trajiktir.
Hatta daha da ötesi, günümüzde okullar “angarya” olarak gördükleri için servis işini “taşeron” şirketlere ihale yolu ile vererek bu “yorucu” işten kenara çekiliyorlar. Hâlbuki bu yanlıştır.
Okullar servis sürecini eğitimin bir parçası hâline getirmeli, servis şoförlerine daha önem vermeli. Servis şoförlüğü, vasıfsız insanların yaptığı bir iş olmaktan çıkartılmalı. Şoförlerin eğitimlerine önem verilmeli, onların okul ve eğitim süreci ile bütünleşmeleri sağlanmalı.
Mesela o hafta Sosyal Bilgiler dersinde kaymakamlıktan, Kızılay’ın görevlerinden bahsediliyor ise çocuklara servis yolculuğu sırasında yolda karşılaşacağı hükümet konağını göstermeli, Kızılay kan merkezlerinin yanından geçerken çocukların dikkatlerini o noktaya çekmeli. Böylece teorik bilgiler pratiğe dökülmüş olur.
Veya yaşlılara saygıdan bahsedildiği bir hafta okul yöneticileri, servis şoförlerini okula davet etse ve “Arkadaşlar bu hafta öğrencilere yaşlılara saygıdan bahsedildi, bu hususta siz de yolda karşılaşacağınız pratik tecrübeleri çocuklara sunar mısınız?” dese ne kadar güzel olur. Böylece bir servis şoförü yolda karşıdan karşıya geçen bir yaşlı teyzeye “Buyrun!” diye yol verdiğinde, çocukların teorik bilgileri pratik ile pekiştirilmiş olur.
Bırakın çocukların yollarda bu denli duyarlı bir eğitim sürecini takip etmelerini, çoğu defa servis şoförleri kendi hoşlarına giden bir arabesk müziği sonuna kadar açıp çocuklara “Ölesim geldi” sözlerini dinlete dinlete yolculuk yapıyorlar. Bu durum, ne okulun ne de ailenin dikkatini çekiyor.
Eğitim bir bütündür. Yolda geçen süre de eğitimin bir parçasıdır.
Okul yönetimleri ve okul aile birlikleri, çocukların trafikteki emniyetinden tutun da yolda geçen eğitim sürecinin kalitelendirilmesine kadar söz sahibi olmalıdır...
Yorumlar
Yorum Yap!
Okul servisleri, eğitimin bir parçası olmalıdır
Son zamanlarda dikkatlerim, trafikteki “okul servisi” yazan araçlara yoğunlaştı. Yoğunlaştıkça hayal kırıklıklarım da arttı.
Zira anne-babalar, servislerin modeline ve konforuna dikkat ettikleri kadar, çocuklarının okul yolculuğu sırasında neler yaşadıklarına önem vermiyorlar.
Hâlbuki özellikle büyük şehirlerde en az yarım saat, BIR SAAT süren okul yolculuğu, çocukların ilk ders saatidir. Zihnin öğrenmeye en hazır olduğu sabah saatlerinde çocukların duyacakları, görecekleri şeyler, derslerde duydukları ve gördüklerinden daha kalıcı olur.
Mesela siz, çocuğunuzu bir trafik kazasına kurban vermemek için ona özene bezene trafik kurallarını öğretiyor, kırmızı ışıkta durmanın gerekliliğini anlatıyor, yaya kaldırımının yayalar için olduğunu ifade ediyorsunuz. Gelin görün ki çocuğunuzu her gün emanet ettiğiniz servis şoförü, sizin bu hassasiyetinizi uygulamıyorsa, siz kendinizi boşuna yoruyorsunuz demektir.
Hatta bazen servis şoförü, kuralları uygulamamak bir yana, “Kırmızı ışıkta geçtin abi!” diye kendisini uyaran çocuğa “Boş ver oğlum! Kurallar çiğnenmek içindir!” diyerek güya kendince espri yapıyor ve o servis içindeki çocuklar da masum hâlleri ile bu espriye gülüyorlarsa, sizin eğiticiliğiniz çocuğunuzun “ezilmesinden” başka bir işe yaramıyor demektir.
Hâlbuki çocukların servis içindeki dakikaları eğitimin bir parçasıdır. Ve eğitim okul yolunda başlar.
Nasrettin Hoca’nın eşeğine ters binmesini hatırlarsınız. Nasrettin Hoca, herkesin bildiğinin aksine, insanlar kendisine gülsün diye değil, ilk derslerini okul yolunda yaptığı için eşeğe ters binmiştir.
Hoca, her sabah erken saatte öğrencilerini tek tek evlerinden alır, her bir öğrenci de kendi eşeğine binerek hocanın arkasından okula devam ederdi. Nasrettin Hoca, günün en verimli saatlerini boşa geçirmemek için, eşeğe ters binerek, arkasından gelen öğrencilere ders anlatır, ilk dersi okul yolunda yapardı.
Böyle bir gelenekten gelmiş bir toplumun, çocuklarını emanet ettikleri şoförlerin durumlarını dikkate almaması oldukça trajiktir.
Hatta daha da ötesi, günümüzde okullar “angarya” olarak gördükleri için servis işini “taşeron” şirketlere ihale yolu ile vererek bu “yorucu” işten kenara çekiliyorlar. Hâlbuki bu yanlıştır.
Okullar servis sürecini eğitimin bir parçası hâline getirmeli, servis şoförlerine daha önem vermeli. Servis şoförlüğü, vasıfsız insanların yaptığı bir iş olmaktan çıkartılmalı. Şoförlerin eğitimlerine önem verilmeli, onların okul ve eğitim süreci ile bütünleşmeleri sağlanmalı.
Mesela o hafta Sosyal Bilgiler dersinde kaymakamlıktan, Kızılay’ın görevlerinden bahsediliyor ise çocuklara servis yolculuğu sırasında yolda karşılaşacağı hükümet konağını göstermeli, Kızılay kan merkezlerinin yanından geçerken çocukların dikkatlerini o noktaya çekmeli. Böylece teorik bilgiler pratiğe dökülmüş olur.
Veya yaşlılara saygıdan bahsedildiği bir hafta okul yöneticileri, servis şoförlerini okula davet etse ve “Arkadaşlar bu hafta öğrencilere yaşlılara saygıdan bahsedildi, bu hususta siz de yolda karşılaşacağınız pratik tecrübeleri çocuklara sunar mısınız?” dese ne kadar güzel olur. Böylece bir servis şoförü yolda karşıdan karşıya geçen bir yaşlı teyzeye “Buyrun!” diye yol verdiğinde, çocukların teorik bilgileri pratik ile pekiştirilmiş olur.
Bırakın çocukların yollarda bu denli duyarlı bir eğitim sürecini takip etmelerini, çoğu defa servis şoförleri kendi hoşlarına giden bir arabesk müziği sonuna kadar açıp çocuklara “Ölesim geldi” sözlerini dinlete dinlete yolculuk yapıyorlar. Bu durum, ne okulun ne de ailenin dikkatini çekiyor.
Eğitim bir bütündür. Yolda geçen süre de eğitimin bir parçasıdır.
Okul yönetimleri ve okul aile birlikleri, çocukların trafikteki emniyetinden tutun da yolda geçen eğitim sürecinin kalitelendirilmesine kadar söz sahibi olmalıdır...