adem-gunes
Arama Yap
İletişim Duyuru

Çocuklar için bayram ne anlama gelir?
 378

Çocuklar için bayram ne anlama gelir?

Ramazan boyunca katıldığım programlarda genelde ilk soru “Çocuk için Ramazan ayı ne anlama gelir?” oldu. Bayramın yaklaştığı şu günlerde ise soru birazcık değişti: “Çocuk için bayram ne anlam taşır?”

Pedagojik olarak bakıldığında, çocuk açısından Ramazan ayı tek bir anlama gelmez. Çocuk için Ramazan ayının anlamı, yetişkinlerin bu aya verdiği değerdir. Çünkü çocukların inancı TAKLITtir. O yüzden, yetişkin Ramazan’ı hangi derinlikte geçiriyorsa, çocuk için Ramazan o anlama gelir. Ve her çocuk için Ramazan farklı bir anlam taşır.

İşte Ramazan’ın son günlerine girdik. Kimi aileler, teravihi, iftarı, sahuru, sadakası ve fitresi ile dolu dolu bir Ramazan ayı geçirdi. Böylesi bir yetişkinin yanındaki çocuk Ramazan’a işte bu güzellikte bir anlam yükledi. Bu çocuk, yarın kendisi de yetişkin olduğunda ona Ramazan bu derinlikte hisler uyandıracaktır.

Kimi evlerde ise Ramazan, yorgunluklar, tartışmalar ve gereksiz dedikodular arasında kayboldu gitti. O çevredeki çocuk için de Ramazan’ın anlamı bu oldu.

Çocuğa ne yaşatırsan, çocuk için o anlama gelir Ramazan.

Bayramlar da öyle… Çocuğa bayramı nasıl yaşatırsan, bayram, çocuk için o anlama gelir.

Hani şimdilerde “Ah o eski bayramlar!” diye iç çekişler duyuluyor ya… Aslında bu iç çekiş, bugünkü bayramların daha kıymetsiz olduğundan değil, eskilerin bayram gününe verdiği değerin, bugünkü ebeveynler tarafından verilmiyor olmasındandır.

Kendi çocukluğumdan hatırlarım, bayramda annem erken kalkar, kapı ve camları açardı. Günün daha ilk ışıkları ile tertemiz bir oksijen evimizin içinde kendini hissettirirdi. Ocağa koyduğu çayın, hazırladığı böreklerin kokusu yayılırdı evin içerisine. Babamın kısıkça açtığı radyodan bizlerin bilinçaltına duyurduğu bayram sabahı mesajları yatak keyfimize eşlik ederdi…

Bayram namazına gitme hazırlıkları, bayram sabahının en güzel telaşı idi. Yeni aldığımız bir elbiseyi kendine has kokusu ile giymenin mutluluğu, dışarıda henüz hiç giymediğimiz yepyeni ayakkabı ile evin içinde yürüme provaları çocuksu kalbime heyecan verirdi…

Ya sokaklar… Bayram sabahı sokaklar bir başkadır zaten.

Sabahın daha bu erken saatinde insanların oluk oluk camiye aktığını görürdü çocuk gözlerimiz. Evlerinin önünü süpüren kadınlar, sanki camiye giden yolların tek tek yol açıcıları gibiydi. Dualar, tekbirler ve cami hoparlöründen hocanın sohbetlerine şahitlik ederdi kulaklarımız…

Camiler dolup taşardı. Sokakta namaz kılmak bayrama has güzelliklerdendi.

Namaz sonrası ise ayrı bir güzellik…

Namazını kılan, seccadesini toplayan, evin yolunu tutar…  Yolda karşılaştığı dostları ile bayramlaşır ve biraz sonra da kendi ailesi ile bayramlaşmanın, bir ay sonra ilk defa ailecek sabah kahvaltısını birlikte yapmanın heyecanı herkesin gözlerinden okunurdu.

Bayram namazı sonrası herkes evine kapanır… Aile içi bayramlaşmaların yaşandığı bu dakikalarda, sokaklar ölü sessizliğine bürünürdü. Az sonra herkes bayramlık elbiseleriyle dışarı çıkar, dost ve akrabalarla bayramlaşmaya giden insanların doldurduğu kalabalık sokaklara şahit olurduk.

Bayramda böylesi güzel bir atmosferin oluşması, “geçmiş günlere” değil, o güne anlam katan “insana” has bir özellik. Özlem duyulan şey de “geçmiş bayramlar” değil, o bayrama anlam katan “insan modeli”dir.

Dün insanlar evlerinden zahmet edip çıkmış, sokak sokak gezerek bayram ziyaretleri yapmış, yüz yüze görüşmenin ve bir tatlı ikramının keyfini yaşamışsa, bugünküler oturduğu koltuktan dahi kalkmadan sağa sola SMS göndererek bayramlaşmayı tercih ediyorsa, bu “Ah eski bayramlar!” ile ilgili değil, o kişinin bayrama yüklediği anlamla ilgili bir sorundur.

O yüzden geçmiş bayram nostaljisi yapmayı bir yana bırakıp çocuklara bu bayram hangi atmosfer yaşatılacağının ailecek planı yapılmalıdır...

 

Önceki Makale
Ne zamandan beri oruç tutuyorsunuz?
Sonraki Makale
Hitap edilemeyen çocukların dramı

Yorumlar

Yorum Yap!