Cezasız Eğitim
Tanıtım
Birçok yetişkin cezasız çocuk eğitimi olamayacağına inanır...
Çocuğun neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenebilmesi için ceza ve mükâfatın iyi bir eğitim yöntemi olduğunu düşünür.
“Ceza kötü bir şey olsaydı, çocukken cezalandırılan bizler de kötü insanlar olurduk” der.
Ceza insanı kötü biri yapmaz belki… Ama hiperaktif yapar… Şımarık yapar… Yılışıklaştırır… Öfkeli hale getirir… Eşi ile bağ kuramaz, çocuğu ile oynayamaz biri yapar…
Ceza bir eğitim aracı değil, bir aşağılama davranışıdır... Çocuk aşağılanarak değil, ancak değerlilik hissiyle kişiliğini geliştirir…
Pedagog Adem Güneş, Cezasız Eğitim’de çocukluktan yetişkinliğe kişilik gelişimini inceliyor. Baskı, zorlama ve cezanın çocuğun kişiliğine nasıl yansıdığını gözler önüne seriyor.
Cezasız Eğitim, çocuk eğitimine bakış açınızı kökten değiştirecek bir eser…
İçindekiler
BİRİNCİ BÖLÜM / ÇOCUK EĞİTİMİNDE CEZA ..........................................…....11
Çocuk Eğitiminde Ceza................................................................................................13
İhtiyaç.......................................................................................................................... 29
İhtiyaçların Koşullu Giderilmesi.................................................................................. 35
Çocuğun Özgürlük İhtiyacı ......................................................................................... 45
His ve Duygu .............................................................................................................. 61
Edilgenlik Hisleri ........................................................................................................ 71
Duyguların Yönetimi .................................................................................................. 77
His Bozukluğu............................................................................................................. 81
1. Gerçeklik ................................................................................................................. 85
2. Kendilik.................................................................................................................... 95
3. Dürtüsüzlük ........................................................................................................... 109
İç Genişliği ................................................................................................................ 117
Sevk Hisleri................................................................................................................ 123
İKİNCİ BÖLÜM / BENLİK ..................................................................................... 135
Benlik......................................................................................................................... 137
Kişilik Bozukluğu ..................................................................................................... 151
1. Evre: Tepkisellik ................................................................................................... 152
2. Evre: Sessizlik ....................................................................................................... 153
3. Evre: Sahte Ben...................................................................................................... 155
Benin Yapısı .............................................................................................................. 157
1. İrade....................................................................................................................... 157
2. Duyarlılık .............................................................................................................. 158
1. Etken-Duyarlı Benlik ............................................................................................ 163
1. Merak ve Sığınma (0-2 Yaş).................................................................................. 175
2. Heves ve Savunma (2-4 Yaş) ................................................................................ 193
3. İstek ve Uyum (4-6 Yaş)........................................................................................ 201
2. Etken-Duyarsız Benlik........................................................................................... 221
I. Mimiksizlik ............................................................................................................ 225
II. Tiz Ses .................................................................................................................. 226
III- Oyalanma Davranışları ....................................................................................... 231
1. Hırslanarak Duyarsızlaşma ................................................................................... 238
2. Hissizleşerek Duyarsızlaşma................................................................................. 242
Duyarsızlıkta Çözüm Önerisi..................................................................................... 244
3. Edilgen-Duyarsız Benlik........................................................................................ 251
Onarıcı Unsurlar......................................................................................................... 260
4. Edilgen-Duyarlı Benlik ......................................................................................... 265
ÖZETLE ................................................................................................................... 279
Cezasız Eğitim Nasıl Olur?........................................................................................ 283
1. Çocuk Eğitimi, Ebeveynin Onarımıyla Başlar...................................................... 283
2. Mesafe Koymak Yerine Bağlanmak ..................................................................... 284
3. Baskı Yerine Kararlılık ......................................................................................... 284
4. Sabır Yerine Genişlik ............................................................................................ 284
5. Yönetmek Yerine Eşlik Etmek.............................................................................. 285
6. Mükemmeliyetçilik Yerine Doğallık .................................................................... 285
7. El Âlem Yerine Kendilik....................................................................................... 286
8. Öğrenme Yerine Edinme ...................................................................................... 287
9. İkaz Etmek Yerine Görmezden Gelmek ............................................................... 287
10. Olgunlaştırmak Yerine Çocuklaşmak ................................................................. 288
ÇOCUK EĞİTİMİNDE CEZA
Ceza veren kişi, bir süre sonra cezayla davranışını düzeltmeye çalıştığı kişiyi sürekli yönetmek, yönlendirmek ve kontrol etmek gibi çılgınca bir kısır döngüye girdiğini fark edemez. Böyle bir kısır döngüye giren kişi bir süre sonra baskı ve kontrolü bıraksa sanki her şey rayından çıkacakmış gibi kaygılanır...
Psikoloji bize öğretti ki, insanoğlunun en anlamsız çabası, “bir başkasını kontrol altında tutma çabası”dır. Çünkü insan, özgürlüğe yatkındır... Kontrol altında tutulmaya çalışıldıkça hırçınlaşır, agresifleşir, kişiliği bozulur, sınır dışı davranışlara yönelir.
Çocuk eğitiminde doğru bakış açısı, çocuğu kontrol altında tutmak, onu yönetmek değil, onun kendisini adım adım yönetebilmesine yardımcı olmaktır. Çocuğunu yönetmek üzere sürekli denetçi bir rol üstlenen anne babalar, bir süre sonra bunun imkânsız olduğunu fark edeceklerdir... Bu fark edişe kadar geçecek zaman, çocuk ile ebeveyn ilişkisini yıpratmakla kalacaktır...
-Çocuğu ceza ile yetiştirmeye çalışmanın sonucu koca bir hayal kırıklığıdır.
-Ceza ile yetiştirilmiş kişilerin yetişkinlik yıllarında cezasız eğitimin mümkün olduğuna inanması neredeyse imkânsızdır.
-Ceza, alanı da vereni de tükenmişliğe düşürür.
-İnsanoğlunun en anlamsız çabası, “bir başkasını kontrol altında tutma çabası”dır.
-Çocuğunu korumak için sürekli kol kanat geren anne babaların çocukları, güçlü gibi görünseler de derin kaygılar edinmiştir.
-Ceza verenin niyeti ne olursa olsun, sonuçta ceza çocuğu incitir ve aşağılar.
-Ceza, aşağılama içerdiği için bir şiddet eylemidir.
-İtaat, iç direncin susması ile oluşan bir “edilgen davranış”tır.
-Ceza, değersizlik hissi üzerine kurgulanmış bir eğitim yöntemidir
İHTİYAÇ
İhtiyaç, yokluğunda eksikliği duyulan, giderildiğinde rahatlama hissi oluşturan her şeydir. Gelişimin temel itici gücüdür. Çocuğun her gelişim döneminde yeni yeni ihtiyaçları olur. Maria Montessori bunu “duyarlılık dönemleri” diye adlandırmaktadır.
Montessori’ye göre, çocuğun duygu dünyasında belirli zamanlara bağlanmış “iç uyaranlar” vardır. Bu uyaranlar vakti geldiğinde harekete geçer, bir “itici güç” oluşturur. İhtiyaçlar, “vaktinde, yeterince ve koşulsuzca” giderildiğinde ruhsal bir rahatlama, genişlik hali oluşur. Giderilmeyen veya koşula bağlanan ihtiyaçlar çocuğu gerginleştirir, huzursuzlaştırır, ihtiyacını gidermek için saldırgan tavırlar içine sokar.
-İhtiyaç, yokluğunda eksikliği duyulan, giderildiğinde rahatlama hissi oluşturan davranışlardır.
-İhtiyaçlar, “vaktinde, yeterince ve koşulsuzca” giderildiğinde ruhsal bir rahatlama, bir genişlik hali oluşur.
-İhtiyaçlar koşulsuzca giderildiğinde ruhsal rahatlama, ardından da ihtiyacını gideren kişiye karşı bir yakınlık hissi gelişir.
-Yetişkinlerin çocuklardan hissettikleri birçok rahatsızlığın kökeni kendi çocukluk yıllarında gizlidir.
ÇOCUĞUN ÖZGÜRLÜK İHTİYACI
Birçok ebeveyn çocuklarını ne kadar erken eğitirlerse o kadar iyi olacağını düşünür. Hayatın bir yarış olduğuna inanırlar, öne geçme çabası sergilerler... Başkalarının çocuklarının kaç kelime, kaç hece öğrendiğine dikkat edip kendi çocuklarının onlardan geri kalmaması için yoğun çaba harcarlar...
Halbuki çocuğun ilk 4 yılı eğitim çağı değil, özgürlüklerini doyasıya yaşayarak kendini geliştirdiği çağdır... Bu çağda çocuk, ihtiyaçlarını değişik yollarla haber verir ve bunların giderilmesi için ebeveyninden yardım ister... Bu, kimi zaman ağlamak, kimi zaman da mızırdanmak şeklindedir. Çocuğun ağlamalarına karşılık vermek, ona taviz vermek değil, ihtiyaçlarını gidermektir. Hiçbir çocuk sebepsiz ağlamaz, mızırdanmaz.
-Çocuğun ilk 4 yılı eğitim çağı değil, özgürlüklerini doyasıya yaşayarak kendini geliştirdiği çağıdır.
-Çocukluk yıllarını duygularını bastırarak geçiren kişiler iş hayatında ve sosyal ilişkilerde oldukça başarılı görünürler.
-Birçok çocuk duygu dünyasında yaşadığı olumsuzluklar nedeniyle ‘davranış bozuklukları’ sergiler.
-Çocuk, duygu dünyasında bir iyilik hali yaşıyorsa yemesi düzenlidir, uykusu kalitelidir, fizyolojik gelişimi yerindedir.
-Çocuk duygu dünyasında bir iyilik hali yaşıyorsa, sosyal gelişimi yerindedir.
-Çocuk kendini iyi hissetmiyorsa, sosyal ortamlarda bulunmaktan keyif almaz, insanlarla iletişimi sağlıklı yürümez.
-Gelişimin devamlılığı iç motivasyona bağlıdır
-“Öğrenme” heyecan verici bir iç motivasyonla gerçekleşir
-Çocukluk yıllarında psikolojik şiddet gören kişiler, yetişkin olduklarında bir problemle karşılaştıklarında hemen bıkkınlık yaşarlar.
HİS VE DUYGU
Psikolojik sorunların kökeni hislerdir. Kişinin yönetmekte zorluk çektiği olumsuz hislerin artmasıdır. Hislerin güçlenip duyguya dönüşmesi ve artık yönetilemez hale gelmesidir.
-Pedagojide his; ötekinin bireyin üzerine bıraktığı “ruhsal hal”dir.
-Hisler yoğunlaştığında duyguyu oluşturur; duygu, his yoğunlaşmasıdır
-Çocukluk çağında akılcı yorumlama devrede değildir.
-Çocuğun kendisiyle ilgili algısına “Ben Algısı”, kendinin dışarıdan nasıl göründüğü ile ilgili algıya da “Sosyal Ben Algısı” denir.
-Çocuğun kişilik gelişimini önemseyen yetişkinler öncelikle kendi duygularını onarmaları gerektiğini bilirler.
-Sevginin eğitim aracı olarak kullanılması “edilgenlik hisleri”nin oluşmasına sebep olur.
-Yetişkinlerde bağımlılık, çocuk yıllarında giderilmemiş ihtiyaçların giderilme çabasıdır.
-Çocukluk yıllarında zarara uğratılmış duyguların onarılması mümkündür.
-Çocuk anne babasının yanında kendini ne kadar değerli hissederse, çevresi ile ilişkileri o denli kaliteli olur.
-Yetişkinin, yaşadığı hisleri objektifiğini bozmadan, sunileştirmeden (üzerinde herhangi bir akılcı işlem yapmadan) çocukla paylaşması gerçekliktir.
-Gerçek duygularla ortaya çıkan davranışlar çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar.
-Suni davranışlarda süreklilik olmaz.
-Yetişkinin çocukla ilişkisinde ‘kendilik hali’ taşıması, çocuğun kişilik gelişiminin temel faktörlerindendir.
-Kendilik, kişinin duygularında başkalarının tesirini değil, kendi hislerini barındırıyor olması halidir.
-Düşünce ve duygularında başkalarının tesirini taşıyan kişi gerçek kendiliğe erişemez.
-Objektifik ve sakinlik ‘gerçek kendiliğin’ en belirgin iki özelliğidir.
-Ebeveynler kendi duygularını onarmadıkça çocuklarını gerçek kendiliğe eriştiremezler.
-Mükemmeliyetçilik, her ne kadar kulağa hoş bir kelime gibi gelse de sorunlu bir kişiliği tanımlar.
-Ne kadar kamçılanırsa kamçılansın hiçbir at doğada özgürce koşan bir atı geçmeyi başaramayacaktır.
-Gerçek kendiliğe erişmek ancak kişinin ‘dürtüsel’ yanlarından kurtulmasıyla mümkündür.
-Gerçek kendilik bireyin başkaları ne der diye kendini sınırlandırması değil, başkaları olmadan da kendi sorumluluğunu taşıma becerisidir.
-Dürtüler, çocukluk yıllarında edinilir, yetişkinlik yıllarında problem haline dönüşür.
-İnsanın geçmişte edindiği olumsuz hisler onu kötü biri yapmaz belki, fakat yetersiz bir ebeveyn yapar.
-Çocuğa karşı sabır bir tür pasif şiddettir; ebeveynler çocuklarına karşı sabırlı olmayı değil, genişlemeyi öğrenmelidir.
-İç genişliği, insan ruhunun çocukluk yıllarında elde edilen en önemli kazanımıdır.
-Çocuk, duygusal ve fiziksel gelişimi için neler yapması gerektiğinin şemasını içinde taşır.
-Bebekler tensel temasa olumlu mimikler sergiler, tebessüm ederler. Bu tatlı mimikler yetişkini dokunmanın devamını getirmeye iter.
-Bir yaşından küçük çocuklar, acıktığı zaman ağlar, ancak bu ağlama acıktığı için değil, korktuğu içindir.
-Sevk hisleri, adım adım çocuğu ‘mizacına’ uygun bir kişilik inşa etmeye yönlendirir.
-Sevk hislerinin birinci görevi, çocuğa insan fıtratının özelliklerini kazandırmaktır.
-Sevk hislerinin ikinci görevi, bir fıtrat üzere yaratılan çocuğun mizacını ortaya çıkarmaktır.
-Çocuk eğer sevk hisleriyle bir ilgi alanına odaklanıyor ve saatlerce sıkılmadan onunla meşgul oluyorsa, muhtemelen o sahada mizacına ait özellikler geliştiriyordur.
BENLİK
Benlik, bireyin taşıdığı tüm duyguların bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık bir yapıdır. Onlarca duygu bir arada bulunarak bu yapıyı oluşturur. Benlik, pozitif ve NEGATİF DUYGUları aynı yapı içinde barındırır. Kişinin hakim duyguları negatifse, bu kişinin “benliği” sürekli NEGATİF DUYGUlardan beslenir. Hayata karamsar bakar. Her olayın olumsuz yanını görür. Mutlu olsa da içinde derin bir mutsuzluk vardır. Değer görse de kendisinin değersiz olduğunu hisseder... Her şey yolunda gitse de bunun uzun sürmeyeceğini hisseder... Sevilse de sevilmiyormuş gibi hisseder... Güvenli bir yaşamı olsa da güvensizlik hisseder...
-Çocuğu bozan dört negatif his vardır; değersizlik, yetersizlik, suçluluk ve ürküntü.
-Kişilik, bireyin duygusal yanını ifade eden davranışlar bütünüdür.
-Kişinin sahip olduğu duyguların çoğu pozitifse ‘benliğin’ hakim duygusu pozitiftir.
-Sahte ben, çocuğun davranışlarının kendi duygularına ait hislerden değil, çevresinin kendinden istediği davranışlardan oluşmasıdır.
-Taklit ve alışkanlık bozuklukları hariç olmak üzere, duygusal kökeni bulunan bütün davranış bozuklukları kişilik bozukluğunun çocukluktaki parçasıdır.
-İrade; benliğin bir davranışı sürekli ve farkındalıkla yapabilme gücüne erişmesidir.
-Duyarlılık, içsel seziş yeteneğidir; duygu ile zihnin birlikte çalışma becerisidir.
-Gelişimi normal düzeyde devam eden benliğin duyarlılığı yönetebilecek kadar etken bir iradeye sahip olması gerekir.
-Zarara uğratılmamış çocuk beninde daima etkenlik duyarlılıktan öndedir.
-Ağlamalarına karşılık verilmemiş çocuk, bir süre sonra ağlamayı keser, “duyarlılığını bastırır”, sevk hislerini duymamayı öğrenir.
-Ödevini yapmamış bir çocuğun öğretmenine kendini ifade etmek için kurduğu cümleler, iradesinin bir ürünüdür.
-Gelişimsel ihtiyaçlar çocuğun sevk hisleri tarafından oluşturulur.
-Çocuğun iradesini kıran en belirgin yetişkin davranışı, ceza ve mükâfat ile kendi iç motivasyonunun kaybettirilmesidir.
-Çocuk, ancak iradesi duygularını yönetebileceği sırada iradi davranış sergileyebilir.
-Etkenlik, sadece çevredeki insanların yönetsel tutumları karşısında onların güdümüne girmemeyi değil, aynı zamanda kendi iç dürtülerini yönetebilmeyi de beraberinde getirir.
-Benliğin etken bir yapı kazanmasında 0-6 yaş dönemi oldukça önemlidir.
-Çocuğun duyarlılığı sevk hislerinin devamlılığına bağlıdır.
-Duyarlılığın oluşturduğu keşif, çocuğu benzer bir davranış yapmak üzere iradesini kullanmaya yönlendirir.
-Her yeni heyecan, bir sonraki keşfi yapmak için iradeye güç verir.
-Çocuğun merak hisleri ile gerçekleştirdiği öğrenme çabaları engellenmez ve desteklenirse, duyarlılıktan kaynaklanan etkenliği geliştirilmiş olur.
-Çocuk, eşyaya nüfuz ettikçe ve eşyayı dilediği gibi yönetmeyi öğrendikçe derin bir güçlülük ve bu güçlülükle gelişmiş bir irade ortaya koyar.
-Her olumsuz duygu karşısında sığınılabilecek bir limanının olması, merak duygusuyla gelişen iradenin ‘sürekliliğini’ sağlar.
-Kaygı ve korku yaşadığı sırada güvenli bir limanının olması, çocuğa duygusal bir yetenek de kazandırır.
-Yüzme öğretirken en önemli metot çocuğun kendini ‘sığınaklı bir limanın yanında’ hissetmesidir.
-Çocukluk yıllarında sığınma duygusunu tatmamış kişiler yetişkinlik yıllarında bu duyguya yabancılık çeker, kendilerini güvenli bir liman olarak eşlerine bırakamazlar.
-Kaşık tutma hevesi olan çocuğun ağzına kaşık uzatmak, onun iradesini kırdığı gibi savunma davranışının oluşmasına da sebep olur.
-Çocuğun sınırlarına saygı duymamak, onun duyarlılığına saygısızlık olduğu gibi, geliştireceği iradeye de engel olmak demektir.
-Çocuğun denemeler yaptığı alana müdahale etmek onda savunma davranışı oluşturur.
-Akıl, çocuğun duyarlılığı karşısında iradesini güçlendirmek üzere ona destek olur.
-Lezzet alma, çocuğu yemeğe karşı istekli kılan motivasyonlardan biridir.
-Anne babalar çocuklarından ancak onların yapabileceği kadar bir eylem istemeli, çocuğun yapabildiği kadarın onun iradesini de geliştireceğini unutmamalıdırlar.
-Duyarlılık ve etkenlik inşasında zarara uğratılmamış bir çocuktan beklenen şey, duyarlılığını kaybetmeden sağlıklı iletişim kurabilmesi, kendini ifade etmekten de keyif almasıdır.
-6 yaş öncesi çocuklarda dış dünyaya karşı güvensizlik oluşturmak, duyarlılığı zarara uğratır.
-Aile içinde yaşanan sorunlara çocuğu bastırarak değil, eşler arasındaki sorunları çözerek çare bulunmalıdır.
-Çocukluk döneminde oluşan duyarlı benlik yapısı, yetişkinlik döneminde kişinin kendiyle, çevresiyle ve evrenle barışık olmasını sağlar.
-Duyarsızlığın en önemli belirtisi mimiksizliktir.
-Çocukluk yıllarında geliştirilen kaygılar ve savunma ihtiyacı kişinin ses tonunu inceltir.
-Ses, kaygı yaşayan bireyin en güçlü savunma aracı olduğu için duyarsızlık geliştirmeye başlayan çocukların kaybettiği ilk ‘gerçek kendilik’ parçasıdır.
-Duygusal ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çeken çocuklar, oyalanma davranışlarına yönelirler.
-Çocukluk yıllarında duygularını kullanmayı öğrenmemiş birçok yetişkin, evliliğinde sürekli bir oyalanma aracına ihtiyaç duyar.
-Başarılı birçok kişi başarıyı, duygularını bastırmak için bir araç olarak kullandığını fark etmez.
-Sağlıklı kişilik yapısına sahip olan bireyler iş hayatında olduğu kadar duygusal ilişkilerinde de başarılıdırlar.
-Hırslanarak kendini duyarsızlaştıran kişilerin ortak özellikleri hızlanmak ve ellerini sürekli meşgul etmek üzere bir arayışa girişmektir.
-Sağlıklı benlik yapısının en belirgin özelliği, bireyin biyolojik ritminin düzenli olması, sakin bir fizik yapısına sahip olmasıdır.
-Hissizleşerek duyarsızlaşmayı başarmış kişilerin buldukları oyalanma araçları genellikle romantiktir.
-Ceza devam ettikçe, şiddet çocuğu tehdit eden bir unsur olarak kaldıkça, çocuğun duyarlılaşmasını beklemek imkânsızdır.
-Çocuğun baskın ortamdan kurtulduktan sonra sergileyeceği anormal davranışlar artsa da bir süre sonra bunların normal düzeye geleceği bilinmelidir.
-Edilgenduyarsız benlik, genellikle ebeveyn ihmaline uğrayan çocukların geliştirdikleri bir benlik yapısıdır.
-Edilgenduyarsız kişiler, his alışverişini duyarsız yanlarıyla kapattıkları için lezzet ve haz almaları normal seviyenin altındadır.
-Edilgen yanları, çevredeki kişilerde onlardan zarar gelmeyeceği izlenimini uyandırır.
-Edilgenduyarsız kişilerin en belirgin özelliği, birlikte hareket ettikleri insanlarla uyum içinde olmalarıdır.
-Edilgen ve korkak yanları kendilerini emniyetsiz hissettireceğinden herkesle iyi geçinmeye çalışırlar.
-Edilgen duyarsız benliğin çocukluk yıllarındaki temel duygusu değersizliktir.
-Bir çocuğun, alacağı cezadan korkarak ödevini yapması, öğretmenin gözüne girebilmek için sürekli el kaldırması, bakışlarıyla öğretmenden ilgi beklemesi öğretmeni memnun etmemeli, aksine üzmelidir.
-Çocuk sadece davranışlarında değil duygularında da mutlak özgürlüğü yaşamalıdır.
-Hırs, kin, öfke, nefret gibi duygular edilgen duyarlı benlik yapısında gözlemlenmeyen duygulardır.
-Edilgenduyarlı çocukların yetişme sürecinde ebeveyn tavrı genellikle kararsızdır.
-Edilgenduyarlı kişiler yüksek duyarlılıkları ve gelişmemiş iradeleriyle çevrelerinde algıladıkları problemler karşısında kendini yönetici bir tavır sergileyemezler.
-Verici yanları, yoğun empati kuran tavırları, ilişkileri kırmadan yönetmeye çalışma tutumları, edilgenduyarlı kişilerin sevgiyle karşılık bulmasına sebep olur.
-Edilgenduyarlı benlik yapısındaki kişilerin yüksek derecede haz arayışları, heyecan ve coşkuya karşı zaafarı vardır.
-Kuralcılıkları; zayıf kişiliklerinin güven arayışı, kurallar içinde netlik bulmaları ve böylelikle kendilerini emniyette hissetme ihtiyaçlarının sonucudur.
-Kendisine verilen sorumlulukları yerine getirmediğinde zarara uğrayacağına dair hatıralar, bu kişileri farkındalığı düşük bir sorumluluk duygusuna iter.
-Çocuğun bir yandan ailesi tarafından sevildiğini hissetmesi, diğer yandansa o sevildiği ailesi tarafından aşağılanması edilgenduyarlı benlik yapısının oluşmasına neden olur.