Eğitimin amaç ve yöntemleri konusunda yeterince bilinçlenmemiş toplumlarda yetişkinler, okul başarısızlıklarının tek sorumlusu olarak çocukları görür.
Dönem sonunda alınan karnedeki düşük notların hesabı çocuklardan sorulur.
Kimi zaman zayıf notlardan dolayı azar işitir böylesi ailelerin çocukları, kimi zaman cezalandırılır. Çocuğa verilen sözler, düşük notlar yüzünden yerine getirilmez. Moraller bozulur…
Eğitim farkındalığı yüksek toplumlarda ise yetişkinler, eğitimde bir başarısızlık durumunda, tek sorumlunun çocuk olmadığını bilirler.
Nasıl ki karnedeki yüksek not, aynı zamanda tebrik edilecek bir öğretmen başarısının öyküsünü barındırdığı gibi, düşük notlar da, çocuğun eğitimde yaşadığı “sıkıntı derecesinin” göstergesidir.
Eğitim tıpkı bir futbol maçı gibidir.
Bu maç 4 kişilik takımlarla oynanır.
Oyuncular, ebeveyn, öğretmen ve müfredattır.
Kaleci ise öğrencidir.
Nasıl ki bir takımın yediği gollerin tek sorumlusu kaleci olamayacağı gibi, eğitimdeki bir başarısızlığın da tek sorumlusu çocuk olamaz.
Karne notu, anne-babalık notudur aslında.
Karne notu, öğretmenlik becerisi notudur.
Karne notu, eğitim sistemi yöneticilerinin notudur.
Zira biz biliyoruz ki başarısız çocuk yoktur, ancak hitap edilememiş çocuk vardır.
Anne-babalar, çocuğunun zayıf aldığı dersin muhasebesini sadece evladıyla değil, kendi vicdanları ile de yapmalıdır.
Her ebeveyn, çocuğunun karnesine baktığında aynada kendini görür gibi görmelidir notların arasında kendini.
Acaba bu düşük not, aile içinde bir türlü kurulamamış “düzenin” çocuğunun karnesine yansıması olabilir mi diye düşünmelidir kimi zaman.
Ya da eşler arasında sürekli “gerginliğin” karşılığı mı?
“Gece-gündüz hep sizin için çalışıyorum” diye “evde olmayan bir babanın” notu mu acaba karnedeki not?
Sürekli “ders, ders” diye söylenen annenin çocuğunda uyandırdığı “kaygının” notu mu?
Aile içi “ilgisizlik” notu mu? Duyarsızlık notu mu?
Kendini seyretmeli anne-babalar çocuklarının karne notlarına baktıklarında.
Sadece anne-babalar değil, karnedeki zayıf not, bir öğretmenin eğitimdeki “duyarlılık” notudur aslında.
Öğrencisinin karnesindeki düşük not, acaba “kişisel sorunlarını” derse yansıtan bir öğretmenin notu olabilir mi?
Yoksa, çocukla “iletişim” kurmayı beceremeyen bir eğitimcinin notu mu?
Eğitimi “insan olmaktan kaynaklanan bir eşitlik” düzlemine getiremeyen bir öğretmenin çocuk üzerinde oluşturduğu “değersizlik” notu mu acaba karnedeki not?
Sadece öğretmenin de değil, karne notu, o ülkenin eğitim sistemi kurucularının “anlayış” notudur aslında.
Eğitim sistemi yöneticilerinin, eğitimi “çocuk dünyasına göre” kurgulayıp kurgulayamadıklarının notudur.
Eğitimde “zaman planlamasını” doğru yapıp yapamadıklarının notudur.
Eğitimde rol alan herkeste bir “aidiyet duygusu” oluşturup oluşturamadıklarının notudur.
Eğitim yöneticilerinin öğretmen arkadaşlarında oluşturabildikleri “moral ve motivasyon” notudur aslında.
Karne notları, sadece çocuğun değil, bütün bir “eğitim sistemin” notudur.
Bunca SORUMLULUK SAHİBİnin kenara çekilip başarısızlıkları sadece çocukların “ödev” yapmamasına veya “dikkat eksikliğine” bağlamaya çalışması, ancak eğitim farkındalığı düşük toplumların ahlâkıdır.
Yazarın 27 Ocak 2015 tarihli yazısıdır